29 Eylül 2009 Salı

Aşk Kaç Kilometre?


Bu blogun yazılması biraz daha uzasaydı heralde benim açımdan hiç iyi olmayacaktı. Zira konumuz çok önemli ve uzun bir süredir yazmayı ertelediğim bir konu.

Canım dostum Begümü dikkate alarak başlıyorum konuya.

Hikaye bilindik, dersaneye giden Begüm ve Halil'in uzun süren arkadaşlığın ardından çıkmaya başlarlar. Daha sonra bu büyük aşk daha da alevlenir. Daha sonraları Halil üniversite için Almanya'ya gitmeye karar verir. Begüm en baştan içten içe istemez, sonuçta daha ilişkilerin başlarındayken böyle bir ayrılık üzer onu. Ama daha sonraları buna hakkı olmadığını düşünür. Eğer gerçekten seviyorsa Halil'i ,bu kararında onu desteklemeli ve yanında olmalıdır. Gel zaman git zaman Halil'in Almanya'ya gitme zamanı gelir. Uzun ve sancılı sürede böylelikle başlamış olur. Bu arada Begüm de özel bir üniversitede kayıt olur. Çok sık görüşemezler ve internet aracılığıyla sürdürürler aşklarını.

Halil 2,3 ayda bir gelebilmektedir Türkiye'ye. Haliyle bu durum ikisine de çıkmaza sürüklemeye başlar. Araya giren mesafeler zaman zaman canlarını sıkar. Ama her şeye rağmen 2 yıldan fazla bir süreyi beraber devirirler.

En büyük hayalleri birbirlerine sarılmak, birbirlerinin kokularını içlerine çekmek olur çoğu zaman.

Evet, alın size yaşanmış bir hikaye. Şimdi hepinize soruyorum, siz sevdiğiniz için böyle bir fedakarlık yapabilir miydiniz? 2,3 ayda sadece bir hafta ya da onbeş gün görüşebilmek pahasına da olsa sırtlayabilir miydiniz böylesine büyük bir aşkı?




27 Eylül 2009 Pazar

Dilime Dolananlardan-4

Senin Gibi..


Küçük bir an için
Ait olmak için
Eski asklar gibi
Kapinda.
Yalniz bir gün için,
Nefes almak için
Kanarken avuçlarim
Karsinda.
Üzerimde sevdigin mavi elbisem,
Sensiz geçirdigim günlerden
Senin gibi beni kimse sevmedi
Dönmedin
Gittigin yerden geri
Senin gibi beni kimse sevmedi
Bekledim
Gittigin günden beri

26 Eylül 2009 Cumartesi

Vaktinde Çok Kafa Yordum Ben Buna

90'lı yıllarda yani atarilerin bizim için en büyük devrim anlamına geldiği zamanlar bir oyun vardı. Silahlı falan aynı resimdeki gibi. Kuş vuruyordun silahla. Kuşlar baya baya da düşüyordu, vurunca. 


Geçen babamla muhabbeti açıldı. Önce eski büyük kasetli, joyistikli atarilere daha sonrada ondan bir nebze daha da gelişmiş atarilere ve onun yanında verilen bu silahlardan konuştuk. Epey bir fikir yürüttük ama zamana göre çokta teknolojik olmayan bu silahın sırrını çözemedik ve bir türlüde anlam veremedik. Sırrını bilen paylaşsın lütfen! 


* karikatür mustafa-tr adlı arkadaşın blogundan alıntıdır.


Şimdi Okullu Olduk, Sınıfları Doldurduk


Okullar geçen hafta açıldı malumunuz.

Ama ilk haftanın (hatta 2 günün) harala gürelesiyle ne ders olmuştur ,ne de hoca vardır piyasada. Olmuştur diyorum çünkü, ben de o devri ardımda bırakanlardanım. Hala bir öğrenciyim ama, ilkokul,lise öğrenciliği gibi olmuyor üniversite.

Zaten en başta geç açılıyor, lise gibi falan da değil. O kadar kalem, defter telaşı da yok. Artık ders kitapları da bedava gerçi, o açıdan epey bir rahatlık artık. Oysa anca lise sonda ders kitaplarını beleşe getirebilenlerdenim bende.

O yüzden içimde hala yaradır, bedava olan ders kitaplarından daha fazla istifade edememek.

Hele o kitap kaplama muhabbeti falan neydi öyle! İtinayla seçerdik her bir kabın desenini falan. Bir işe de yarasa bari daha birinci dönem sonunda çoğu yırtık olurdu kitapların.  Birde formalar var tabi, gömlek ütüleme falan, ne eziyetti!

Ama okulun en özleyeceğim yanı, matematik derslerinden kaçmaktı herhalde. Bana en ufak verilen gaz, kendimi okulun bahçesine atmama yeter de artardı bile. Hiç bir zaman çok parlak öğrenci olamadım da zaten. Sözelde iddaalıydım ama geometri, matematik dedi mi kaçacak delik arardım.

Özledim vallahi özledim. Ne günlerdi, hey gidi günler heyy!



24 Eylül 2009 Perşembe

Bandırma'ya Elveda, İzmir'im Gel Bana

Anladığınız üzere İzmir il sınırları içine varmış bulunmaktayım. Dün geldim, uyuşuk, sersem ve yorgunum. Arkadaşım Günce'yle konuştum dün. Bugün buluşup İzmir'i alt üst etme kararına vardık.

Alsancak , Konak olmadı oradan da, Karşıyaka. Böylece üzerimdeki uyuşukluğu da atarım belki. Ama nasıl hazırlanıcam ve kendimi Alsancak'a nasıl atıcam işte oraları meçhul. Beni bıraksalar bir köşede öylece yatsam. Arasıra düşünüyorum da erkek olmak varmış, üstüne tişörtünü, kotunu geçir hemen çık, oh ne güzel valla. Ne makyaj, ne süs, ne püs!






22 Eylül 2009 Salı

Günler Geçiyor Farketmesen de

Her bayram olduğu gibi ,bu bayramda geçti gitti. (yani sayılır) Okulların açılmasının ardından tekrar Kurban Bayramı'nı dört gözle bekleyiş. Ardından da yılbaşı.

2010; yeni umutlar, yeni dostluklar, yeni çevreler, yeni aşklar...

Çok çabuk tüketiyoruz günleri. Özellikle bu bayram farkettim de dün beşikte sevdiğimiz bebekler, kocaman olmuşlar okullara başlamışlar ve liselerde okuyorlar. Düne kadar amca, teyze dediklerimiz dede, nine olmuşlar da haberimiz yok . Okuduğum lisenin yanından geçtim ve sanki orda hiç okumamış gibi geldi koca 4 yılımı. Daha sonra bu durumu konuştuk arkadaşımla aramızda Hande'yle, "yaşlanıyoruz galiba" dedik kendi kendimize.



19 Eylül 2009 Cumartesi

Şeker Bayramınız Kutlu Olsun


Bayram münasebetiyle Bandırmaya varmış bulunmaktayım. (yaklaşık 2 oldu) İnternet bağlantısında sorun olduğundan açamıyorum blogu her zaman. Malumunuz yarın Ramazan Bayramı, benim sevdiğim adıyla Şeker Bayramı.
 Bayramlık ciciler alındı. Şimdi tek kalan oturup bayramı beklemek... Şimdiden her ihtimaller karşı bayramınız kutluyorum. Bayramınız kutlu, yarınınız umutlu , her daim mutlu olmanız dileğiyle. Çok baklava ve şekerli, bol bahşişli bayramlar diliyorum :)

16 Eylül 2009 Çarşamba

Leyleği Havada Gören Kız


Evet sevgili blog, yarın gene yolcuyum. Bu sefer bayram için Bandırma'ya memleketime gidiyorum. Bu yaz leyleği havada gördüm anlayacağınız, paso gezmece. Erken gideyim de hem telaşe olmasın hemde bayramlık cici alayım diyorum.

İzmir'den bayramlık alma da git Bandırma'dan al.  Olacak iş mi? Ben böyleyim işte maksat değişiklik olsun. Artık sana ordan karalarım.

Durak Arası Aşklar


Herkes hayatında mutlaka bir kez dahi olsa birisinden hoşlanmıştır. Otobüste, dolmuşta ya da metroda...

Otobüste gördüğün her hangi birine ayak üstü tutabilirsin. Özellikle de okul otobüslerinde çok yaşanır bu. Çoğu zaman platonik olur ve iç içten yaşarsın bu aşkı. Otobüste onu görünce elin ayağına dolaşır ve ne yapacağını şaşırırsın. En ufak şeylere umut bağlarsın, sana ayak üstü atacağı bir bakışa kendince anlamlar yüklersin.O gün otobüse binmese telaşlanır merak edersin. İçin içini yer "Acaba hasta mı, başına bir şey mi geldi" diye.

Aynı şey benim de başıma geldi, lise bire gidiyorum tabii o zamanlar. Platonik aşık olduğum çocuk da benim gibi belediye otobüsüyle gidiyordu okula. Hala aklımdadır, benden 2 durak sonra biniyordu otobüse. Binince bendeki heyecanı görmeniz lazım. Adeta elim ayağıma dolaşıyordu. Hele bir gün otobüste ayakta dikilirken o tam arkamda dikildi. Bir de öyle bir parfüm sıkmış yok böyle bir koku. Allah'ım heyecandan neredeyse bayılacaktım. Gözümde resmen ilah haline getirmiştim çocuğu. Öyle ki yanlışıkla falan bassa düşüp bayılacağım.

Bir süre sonra otobüsten elini ayağını çekti ve binmemeye başladı. Bende bir hüzün, bir depresyon. Samet'in (evet adı buydu) son sınıfta olduğunu ve mezun olacağını duyunca ise intiharın eşiğindeydim artık. Ne yapıp edip ona ulaşmam lazımdı. Bir gün Msn'deyken çocuğun ismi soyadından kendimce Msn adresi kombinasyonları oluşturmuştum bir umut. Olur ya belki tutar ve karşıma platonik aşkım çıkıverirdi. Ve aynı gün eklediğim adres online oldu.,Gerçekten de karşımdaki Samet'ti.

Uzun bir süre Msn'de konuştuk. Sonra da telefonda devam etti mesajlaşmalarımız. Aldığım haberlere göre çıktığı yokmuş ve üstüne üstlük soranlara da  "Ayşenur diye bir kız var okuldan onlara konuşuyoruz ama çıkmıyoruz henüz". Daha umutlanmıştım tabii ki bunu duyunca.

Daha sonra Samet Öss'ye girdi ve istediği üniversiteyi (İtü) kazanamadığı için tekrar sınava hazırlanmaya karar verdi. Bir sene daha konuştuk Msn'de, telde, yüz yüze de görüştük daha sonraları. Çıkmasak da çok iyi arkadaşım oldu ve her zaman beni dinleyen biri oldu benim için.

Ayy ne çok konuştum, yani demem o ki; Bir gün otobüste ayaküstü aşık olduğun biri gün gelir arkadaşın yada sevgilin olabilir.

http://www.otobustegordum.com/ => bu site de durak arası birilerine aşık olup, bir türlü açılamayanlar için. Denemekte yarar var. ;)



13 Eylül 2009 Pazar

Tartışma Konumuz: Neden Aldatılır?

Baştan belirtmeliyim ki biraz karamsar bir yazı olacak gibi.

Geçen hafta kız kıza muhabbet ediyoruz. Laf dönüp dolaşıyor aşk'a ,ilişkilere geliyor. Sonrada ihanete. Uzun uzun kafa yoruyoruz bu konuya. Neden aldatılır ve niçin ihanet edilebilir bir insana.. Arkadaşım "beni bugüne kadar sevgililerim aldattı hep" diyor. Bense suskunum bildiğim kadarıyla hiç aldatılmadım bugüne kadar. Ama dediğim gibi bildiğim kadarıyla. Bilmediklerim var mıdır, ayakta uyutuldum mu bugüne kadar bilemiyorum. Daha sonrada nedenini düşünüyoruz. "Neden bir insan gereği duyar?" diye. Sevgilisinden bulamadığı bir özelliği başkasında bulduğundan mı, ilişkiden sıkıldığından mı yoksa karşı tarafa kızıp ihaneti öc amaçlı kullandığından mı. Madem ilişkiden sıkıldın ya da birlikteliğin varken bir başkasına da ilgi duydun. Bunu söyleyemez misin karşıdaki insana. Gidip illa ki aldatman mı gerekir yani.


Bir anlam veremiyorum. Ne büyük bir saçmalık!
Birde evli barklı olup bu haltı yiyenleri hele hiç anlamıyorum. Televizyonda diyorlar ya "kocanızı elinizde tutmak için kendinize bakın". Çok komik geliyor bana. Kadın o güne kadar saçını eşi ve çocukları için süpürge etsin. Çocuğunuzu büyütsün ve yetiştirsin. Sonra git sen onu aldat, olacak iş mi? Sebebi ise sadece bakımsız olman mı ne saçma! Hülya Avşar n'apsın o da aldatıldı hem de yüzlerce kez. Ona ne bahane bulacaksın? Şimdi bunu tartışmaya açıyorum. İnsan neden aldatır?" tartışalım. Bayanlar ve baylar haydi bakalım hodri meydan.


Zorla Alınan Bir Mim


Kendiniz için yapmanız gereken 7 şeyin listesini yazmış geçen gün Muffin blogunda. Ben de okudum ve çok hoşuma gitti. Ve ben de yazmak istiyorum diyerek birazda zoraki de olsa aldım bu mimi . Ne yapayım uzun zamandır yazmak istediğim bir listeydi aslında bu.


1) İlk olarak artık hayatımı etkilemeye başlayan , uyku illetini halletmem gerek. Gece sabahlara kadar baykuş gibi oturup, ertesi günde öğlene doğru kalkmak ve bunu alışkanlık haline getirmem en yakın zamanda halletmem gereken büyük bir sorun.

2) İnternetin artık daha az kullanmam lazım. Zira bu alışkanlık, bir hastalık boyutuna ulaşmış durumda artık. Kendime tez zamanda bir limit koymalı ve o sınırlar çevresinde laptopu kullanmalıyım.

3) Okunacak kitaplar listem gittikçe uzamakta. Artık buna bir son verip yarım kalan kitaplarıma bir şekilde devam etmeliyim.

4) Bu seneki fotoğrafçılık dersi için profosyonel fotoğraf makinası almam lazım. Ama cebimde dirhem kuruş yok. Bir an önce para biriktirmeliyim. Bir de aile bireylerine makine almam için duygu sömürüsü de şart!


5) Sinirlerimi kontrol etmeyi öğrenmeliyim. Bazen en ufak şeye bile o kadar sinirleniyorum ki buna ben bile bir anlam veremiyorum. Hatta öyle ki kimi zaman etrafımdaki insanları bile paylayabiliyorum hiç bir suçları yokken.

6) Alışverişe de çıkmam lazım. Çarşı, pazar artık ne varsa. Malumunuz yakında okul açılıyor.

7) Ve son olarak gerektiğinde birine hayır demeyi öğrenmeliyim. İnsanların kalbini kırmak pahasına da olsa.

Bana gelince NLHN'a mimi şutluyor. Kendisine geri kalan yaşamında başarılar diliyorum.








12 Eylül 2009 Cumartesi

Mim Varmiş, Mim Yokmuş

Elime geç de olsa gn hanımcığımın mimi ulaştı. Bu mim konusu bana lisede doldurduğumuz lise anketlerini hatırlatmadı değil. Neyse daha fazla gecikmesine müsade etmeden, hemen başlıyorum yazmaya.

- Niçin blog yazarsınız?
Uzun zamandır aklımdaydı kendime ait blogumun olması. Sadece bana ait şeyler. Benim fikirlerim, benim içimden geçenler ve benim klavyemden dökülenler. Ve bir gün aniden yani blog açmaya karar verdiğim o malum gün, çok daha iyi bir karar verdiğimi anladım.

Nil'in dediği gibi "İyi ki Yapmışım!"
- Son zamanlarda hiç vakit ayırmadığınız bir uğraş?
Bunun cevabı kesinlikle yarım kalan ve kitaplığımdan bana melül melül bakan romanlarım olmalı.
- Şuanda imkanınız olsada gerçekleştirebileceğiniz bir eylem?
Şu an İzmirde yağmur yağıyor. Herhalde en yakın dostlarımla Çeşme'de yağmurda denize girmek müthiş bir şey olurdu.
-Hayatımda iyi ki yapmışım dediğiniz üç şey?
İzmir gibi olağanüstü bir şehirde üniversite okumaya karar vermek hem de ailemin tüm "öğretmen ol, bayan için en rahat meslek" itirazlarına rağmen istediğim bölümü tercih etmem. 
- Mutfakta en sevdiğiniz uğraş?
Sabahları kendime enfes kahvaltılar hazırlamak ama sadece kendime. (bencillik)
-En sevdiğiniz üç yemek?
Bandırma'nın meşhur iskender kebabı, kızartma ve anneanne mantısı.
- Giyim konusunda abartığınız eşya?
Çantalara karşı zaafım var. Bazen olayı gerçekten abartıp, kullanmayacağımı bildiğim halde abuk subuk çantalara para verebiliyorum.
-Çocuklarınıza nasıl hitap edersiniz? Çocuklarınız yoksa anne ve babanız size nasıl hitap eder?
Çocuğum yok ama erkek olursa "oğluşum" diyebilirim yada "annecim" kulağıma çok hoş geliyor. Bizimkilere gelince babam genelde "güzelim, yavrum" annemde "kuşum" der. :))
- Sizi anlatan resim?


içimdeki tatlı minik, bırakma sakın beni hiç.
evet sıra geldi benim mime , wmina'cım mimlendin canım sen :))



Aşkımsın Çikolata

İki gecedir çikolata krizlerindeyim çok fena. Birde uygunsuz saatler çekiyor hep canım. Dün saat 1'de tuturdum canım çikolata istiyor diye ama o saate çoğu yer kapalı tabii .

Annemin de "evde kazandibi var bugün aldım hazırlardan, istersen onu yap" demesi olayı daha da çıkmaza soktu benim gözümde. Çikolatayla kazandibi arasında nasıl bir ilişki kurulabilirdi ki  "anne benim canım kola istiyor "a cevap olarak "aa ne kolasıymış o, dolapta karpuz var onu ye" cümlesiyle cevap veren zihniyettin içinde buluverdim bir anda kendimi. Bu sabah ise öğlene doğru kalktığımda ise ne göreyim canım annem akşamki olay içine oturmuş olacak ki gitmiş marketten iki tane çikolata almış ve yatağımın başucuna koymuş.
Anneler can değilse, nedir?
 


Tüm Dostlarıma İthafen

Uzun zamandır yazmak istediğim bir Mevlana'nın bir sözü vardı dostluğa dair. Etkilenip bilgisayarıma not etmiştim. Ne de güzel söylemiş Mevlana;


"Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim
Olur ya ... Kalp durur ...Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim
O ne durur, ne de unutur ... "

11 Eylül 2009 Cuma

Yağmuru Suçlamak


Az önce yağmur başladı İzmir'de. Daha doğrusu çileştirmeye başladı. Yağmur damlaları yavaş yavaş süzülmeye başladı yeryüzüne. Hava kapandı, siyah bulutlar sardı gökyüzünü. Bende çoğu kişi gibi severim yağmurlu havaları. Özellikle de yağmurdan sonra genizime dolan toprak kokusunu.

Kimimiz yağmur havalarını uyku havası diye nitelendirir, işte bende onlardanım. Yağmur sesi eşliğinde uykuya dalmak, kafamı yastığa gömmek, yatak örtüsünü üzerine çekmek.

Her ne kadar bu sene yağmur birçok şehirde, bir çok eve ve birçok insana felaket getirse de ben seviyorum yağmurlu havaları. Onca şeyden tamamen yağmuru suçlamak ne kadar doğru bilemiyorum.

Bizler hiçbir önlem almadan oturursak büyük ölçüde bizde hata var kanısındayım. Hani yağmur yağmayıp barajlar boşalınca bizim için çok değerliydi yağmur. Şimdi mi felaket habercisi oldu, anlam veremiyorum.. Ve son olarak bugünün şarkısı takdim edeyim. 






Bertuğ Cemil - Yağmur

küçük hesaplarla geçiyor yaşam
büyük kavgalar hep küçük şeyler için
arsız ayaklar altında alın teri
kırılgan naif elleri
yalanlar yalanlar yalanlar
bulutların ardındaki güneş gibi gerçek
sevilmeye muhtaçken kimileri
kirli avuçlara düşüverecek
yağmur
geri verecek buharlaşan sevgimizi
yağmur
sessizce silecek kibirimizi
vadide akmayı öğrendi nehrimiz
kas katı insanların arasında
sevincin resmi olacak doğa birgün
biz genişleyip denize varınca
yağmur
bazen tutkudan delirince
kapanmalı kendine
yağmurun kucağında
doymalı sessizliğe
yağmur..


Reklam Afişimi Oylamaya Açıyorum


İki gündür yaratıcı ruhum hat safhada. Daha doğrusu bir reklamlar ve reklamcılıkla ilgili bir web sitesine üye olmuştum önceleri. Dün de aklıma geldi ve bir bakayım dedim. Ve o an aklıma ordaki yarışmalara katılmayı denemek geldi. Bir lojistik firması kendine yeni slogan , afiş yarışması açmış. Bende durur muyum, başladım hemen bir şeyler uydurmaya.

Ön planda güven, dünyanın her yerine hizmet ve hava, kara ve deniz her yoldan ulaşım vardı. Yukarda bir örneğini verdim, bakalım beğenecek misiniz? Ama daha bir kaç tane daha hazırlayacağım, ve yukarıdaki afişede yapılacak bazı rötuşlar var. Ekim'e kadar vaktim var, bakalım neler olacak. Ama kazanamasam da fazla bir ehemmiyeti yok, "mühim olan kazanmak değil yarışmak" değil mi nasıl olsa.



9 Eylül 2009 Çarşamba

Dilime Dolananlardan-3


kırıklarını aldırdım kalbimin
zırhımı çıkarttım astım portmantoya
güzel vücutlar boş suratlar
benimse yenmiş tırnaklarım
titrek ellerim var
evet dedi
bende seni aldattım
bir kez de değil üstelik
çünkü beni çok kanattın
çok sevdiğim bir YALANDIN
gönülçelen
gönülçelen
aynı anda utanmadan
hem kırıcı
hem kırılgan
yordun beni gönülçelen
biraz gerçek biraz yalan
hem yarabandım
hem yaram
bitsin artık gönülçelen..

Asabiyetten Çıldırıyorum!



Off blog off! Asaplarım yerle bir durumda! Datçadan bu sabah 6'da döndüm.

Gerçekten çok eğlendik böcüğümle. Ve ben bu anları kare kare fotoğraflamıştım ve o kadar güzeldi ki fotoğraflar.

Ama ve lakin denize gittiğimiz son günden bir gün önce fotoğraf makinam sahilde çalındı.

Fotoğraf makinasına mı yanarsın yoksa içindeki fotoğraflara mı!

Beynime kan sıçrıyor aklıma geldikçe.

1 Eylül 2009 Salı

Tatil Sever Bünyem ve Ben



Evet blog, cuma günü gene tatile gidiyorum, bu seferki 5 günlük bir tatil. Tutamadım kendimi bak yine, dakika bir gol bir yumurtladım sana gene. Yazılarımda sıkça geçen Cemre böcüğümün yanına gidiyorum, Datça'ya.

Beraber kapanışı yapmasak olmazdı zaten. Hanım annem, Cemre'nin ailesini tanıdığı için, gidip kalma konusunda bi arıza çıkarmadı çok şükür.

O bir izin için kılı kırkyaran kadın gitti, bir anda her şeye eyvallah eden bir melek geldi yerine. Hem Fethiye'yi de görmek de fayda var. Daha önce gitmiştim ama yaş ufak olduğu için hafızamda hiçbir şey yok oraya dair.

Allahım inşallah bir aksilik olmaz. Yarın ilk iş gidip bileti ayırtmam lazım, işi sağlama almak için. Dönüştede beraber döncez böcüğümle. Sonrası ise Allah kerim.