30 Temmuz 2010 Cuma

Neydik Nolduk

Facebook'ta gezinirken lisedeki arkadaşların profillerine ve birbirlerinin duvarlarına yazdıkları notlar tanık oluyorum. Lisede kanlı bıçaklı olan tipler, bir bakmışsın ki can ciğer kuzu sarması olmuşlar. Bebişimler, tatlımlar, bitanemler... Hani siz 3 sene öncesine kadar birbirinizden nefret ederdiniz noldu da şimdi sevgi böcüğü kesildiniz birbirinize karşı. Bana yapanlar var mesela lisede nefret ettiğim kızın biri ki eminim o da bana karşı aynı hisleri besliyordu. Facebook'ta beni listesine eklemiş. İlginç!

Doğumgünümde de şimdiye kadar hiç samimi olmadığım insanlar "canım doğum günün kutlu olsun" yorumları falan yazıyorlar. Normalde sokakta görse yüzüme bakmayan insanlar bunlar. Düşünmüş falan iyidir hoştur ama sanal samimiyeti gerçek hayata da taşı o zaman, madem ben senin canınım. Herhalde ben onunkini kutlarsam, gün gelir o da benim doğum günümü kutlar mantığı da bu insanlar. Geleceğe yatırım yapanlar. Ya da bak ne kadar çok seviyorum, seviliyorum kahretsin havaları. Belkide bunlar Facebook'un gereklilikleri, bunları yap ve sev ve sevil. (sanalcıktan da olsa)



28 Temmuz 2010 Çarşamba

Sevmenin En Güzel Tanımı Budur Kardeşim


Facebook ve türevi sitelerde paylaşılan sevgi,aşk tanımlarını hiç sevmem hatta iğreti olurum ama bugün denk geldiğim bir tanesine bayıldım ve benimseyiverdim. Belkide gerçekten aradığımın tam karşılığı buydu kim bilir.

"Sevmek, kendine başka birini bulmak değildir; Sevmek bir başkasında kendini bulmaktır." 

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Hande Dostum İyiki Doğdun

Aslan burcunun asi kızı,
Biz beraberken yok meceranın kışı yazı,
17 senedir beraber yaşadık mutluluğu hazı,
Üç senedir ayrı gayrı, mesafeler oldu içimde sızı,
Anlatmakla bitmez bırakayım artık cazı,
Doğum günün kutlu olsun,
Her daim mutlu ol,
Canım dostum, doğum günü kızı.


23 Temmuz 2010 Cuma

Çeşmealtı'na da Gittik Beraber, Çeşme'de de Yaşadık

Attığım başlığın geçici veyahut kalıcı olarak çevreye verdiği zarardan ötürü özür diler, Demet Akalın'dan tiksinen biri olarak başlık sıkıntısından dolayı Demet Akalın'ın şarkı sözünü yazdığımı bildirmek isterim. Epey bir süredir yazamaz oldum, staj hayatına girdiğimden beri. Yorgunluk akabinde akşam on bir bile olamadan bir köşede sızmalar.

Geçen haftasonu Begümlerin yazlığına Çeşmealtı'na gittim onu bile yazamadım sana. Gerçekten çok eğlendik. Güneş, havuz, gecelere akış ve yazın vazgeçilmezi paso yeme içme. Bir yerde görmüş oldum ömrü hayatımda Hele ki urla süt mısırı (egelilerim tabiriyle darı) var ki yemeye doyamazsın. Oradayken Çeşme Alaçatı'ya da gittik, tabii oranında meşhur kumrusundan bahsetmeden geçemeyeceğim. Haftaiçine iyi moralle başladık  ve baktık cuma gelmiş bile.

Haftaya cuma stajım bitiyor sonra da Ayşenur kaçar!

Nereye mi? Altınoluk'a tabiisi de! Bu haftasonu içinde de Çeşme planlarımız var bakalım.






13 Temmuz 2010 Salı

Neler Olmuş Neler Bitmiş


Kaç gündür yazma niyetindeyim de bir türlü elim ermedi de yazamadım. Bir kaç gündür epey çalkantılı günler geçirdik ailecek. Geçtiğimiz Cuma annem guatrdan ameliyat oldu öncesinde ve bir kaç gündür onun telaşesi vardı. Çok şükür ki atlattık ve iyiyiz şimdi. Anneannemle ve dedemde duramadılar atlayıp geldiler, annemi yalnız bırakmak istemediler.

Hastanede bir gece kalmamıza rağmen bir tanıdık gördüm bile. İlk sene yurtta kaldığım zamanlarımda oda arkadaşım olan Tuğba'nın kuzenini hastanede rastladım. Onun nişanlısının annesi ameliyat olmuş, onun için gelmiş. Ayaküstü konuştuk, dertleştik. Dünya ne kadar küçükmüş yahu bir kez daha şaştım kaldım.


Staj yerimde de işler yoğun bu ara. İki gündür de iş güç çabalıyoruz. Anadolu rakı için slogan ve tema bulmaya çalışmaktan ve sürekli düşünmekten kafa kalmadı. Birşeyler çıktı gibi ama bakalım. Bir şeyler yaratmaya çalışmak zevkli ama bir o kadar da yorucu. Hele bir de daha bu işlerde yeni olunca daha zorlanıyor insan. Bu kısa zaman zarfında öğrendiğim en önemli şeyse; 'Reklamcılıkta saçma fikir yoktur' İşimiz gücümüz saçmalamak. Bunun yanısıra akla gelen her fikir mutlaka yazılmalı!  Hele benim gibi balık hafızaya sahipsen kesinkez yazılmalı!

Bunun dışında her şey iyi ve hoş. Her şey tıkırında denebilir. Bu arada ".." (iki noktayı) cümle sonlarında çok kullandığımı fark ettim halbuki öyle bir noktalama işareti yok. İşi uyandım geç de olsa artık dikkat ediyorum imla olsun, işaretler olsun. Bu arada Ayşe Kulin'in "Türkan" adlı romanını okuyorum. Ayşe Kulin'in yazım dili ve biyografi tadındaki romanları her daim hoşum gider zaten. Okumayanlara tavsiye edilir. Her neyse bir sonraki blogta görüşmek ümidiyle hoşçakalın blogdaşlar. 



6 Temmuz 2010 Salı

Aşkın Ömrü Kaç Yıldır?

Dün öğle arası staj yaptığım reklam ajansından Begüm, metin yazarımız Berna ve müşteri danışmanı Umut hanımla yemek yemeğe gittik. Berna yakın zamanda nişanlacak bir arkadaşımız. O akşam ailelerin nişan için aralarında konuşacaklarını söyledi. Nişan telaşesi, çeyiz muhabbeti, nişan yeri falan.

Sonra sözü Umut hanım aldı. Umut hanım evli ufak da bir oğlu var. Yani aramızda en tecrübelisi ve "aşkın ömrü iki yıldır, bilimsel bir gerçek" lafını attı ortaya. Biz kızlar durur muyuz hemen başladık tartışmaya. Berna ve Begüm hak verdiler, aşkın zamanla sevgiye ve bağlılığa dönüştüğünü söylediler ve ilk zamanlar ayağı yerden kesen, kalp çarpıntılara neden olan sevgilinin bir zaman sonra kişi üzerinde bu derece etki bırakmadığı herkes onayladı. Benim çok fazla fikrim yoktu, akıl almakla yetindim sadece. Bir süre sonra aşkın yerine sevginin aldığına inanlardanım ama bunun pratik halini, tecrübe yetersizliğinden bilemiyorum. Bu süre ne kadardır, aşk sevgiye mi dönüşür yoksa bıkkınlığa mı elbette ki yaşayan bilir. Bilmeden ahkam kesmeye gerek yok.


Daha sonra aşık olduğun zamanlar karşındaki insanı ilk tanımaya başladıkça "ne kadar çok ortak yanımız var" ve ya "bir elmanın iki yarısıyız" gibi fikirleri kapılan çiftlerin belli bir süre geçtikçe (aşk bittiği an olsa gerek) aslında tam tersine dönüştüğü. Ortak olan o yönlerin azaldığı ve hiç de o kadar çok fazla olmadığını düşünme, karşı taraf tarafından anlaşılmamaktan yakınma ve karşı tarafın yaptıklarına artık bir anlam verememenin başladığından bahsedildi. Artık ortak yönler çok az, sürekli bir noksanlık vardı her şeyde. Olumsuz ve farklı yönler eskiden önemsenmezken artık bir uçurum haline getirilmiştir.

Sonuç olarak ortak karar; ilk heves daimi değildir ve geçicidir. Karşı tarafın kusurlarını en az ölçüde önemsersek daha az sorun da ilişkide bizi bekler.



5 Temmuz 2010 Pazartesi

Uzanmışım Kumsala, Güneş Damlar İçime

Yazın geldiğini Pazar günü anca anlayabildim. Gümüldür Aquapark'a gittim haftasonu. Ve havuza girme siftahımı gerçekleştirdim. Kaydıraklardan kaydım, o da kesmedi denize girdim. Suyla olan hasretimi bir güzel giderdim. Yanıma ne kitap almıştım ne de müzik çalar. Amaçsızca, hiç düşünmeden yattım güneşin altında. En güzeli oydu aslında. Kafam tamamen boşalmıştı. Ertesi gün staj için erken kalkmak dışında başka derdim yoktu.


Abazasız tatil olur mu hiç! Abazanın teki ben nereye gitsem o da oradaydı. Ben giderken de elindeki kağıdı uzaktan bana göstererek sallamalar falan. Aklınca numarasanı falan alıcağımı falan düşündü (sapık stayla ) Dönüşte ise yol boyunca kadının teki annemle bana tüm hayatını anlattı. Ömür boyunca bir daha karşılaşamayacağın insana ayaküstü niye yaşam hikayeni anlatırsın hiç anlamam. Belki de tanınmamanın ve bir daha karşılaşmayacağını bilmenin rahatlığıyla anlatıyor insanlar tüm bildiklerini bir yabancıya. Aynı internet sohbet odasında rastgele birisiyle sohbet eder gibi. Tek amaç anlatmak, içini dökmek.

Netice olarak hoş oldu, güzel oldu. Bir daha ki deniz macerasını bekliyorum, sabırsızlıkla.


1 Temmuz 2010 Perşembe

Perşembe Perişanıyım


Perşembe gerçek anlamda perişan etti bu sefer. Evet stajımız bugün başlamış bulunmakta, okulun öğrenciliğin gözüne seveyim ben. Ne yorucuymuş! Çok yoğun olmasak bile otur otur her yerim ağrıdı eve nasıl geldim kendimi yatağa attım bilmiyorum. Allah'tan çalışan arkadaş arkadaşlar iyi. Gerçi bir kaç tanesiyle henüz diyalog kuramadık ama olsun. Begüm'ün varlığı ve sıkışınca yardımlaşmlarımız iyi oluyor. Neyse bugünlük dermanım yok benden bu kadar, daha sonra görüşenzi.