21 Eylül 2012 Cuma

Defter Kenarlarını Ütüyle Düzelten Nesildik Biz


Okulların açıldığı şu günlerde herkeste bir okul telaşı. Bir yanda okula yollarına erken yaşlarda dökülmek zorunda olan bebe yaşındaki çocuklar, diğer yandaysa okulun açılmasına geçici olarak heveslenen ve iki ay sonra okulun gene tatile girmesini iple çekecek öğrenciler var.

Okul hayatını bitirmiş biri olarak okuldan geriye anılar kaldı diyebilirim. Ama en keyif aldığım ilkokul ve ortaokul döneminde yaşadığım öğrencilikti. Okul telaşı  denilince aklıma gelenler kap kokusu, çeşit çeşit renkli kalem kutuları, alınacak defter listesi, kaba uygun olarak bin bir itinayla alınan defter etiketleri, arı mayalı silgiler...

Okul kitapları benim gibi yeteneksizsen babaya kaplatılır, etiketlerdeki ad kısmına her seferinde yanlışıkla tükenmez kalemle soyad da yazılır ve farkedilince de bundan derin bir pişmanlık duyulur.

Okul kitaplarının daha dağıtılmadığı günler olduğu için kırtasiye kırtasiye gezip ders kitabı aramak da diğer aklıma gelenlerden. Sınıftaki tüm öğrencilerin ders kitapları tamamlanana kadar haftalarca tam anlamıyla ders işlenemeyecek olması da o dönemler biz öğrenciler için ekmeğimize sürülen yağ mahiyetindeydi. 

Ben hiç bir zaman itinalı bir öğrenci olamadım. İlkokul bire giderken okul çıkışı okul çantamı sırada unutup sonra almak için sınıfa geri dönmemden bu alışkanlığın ne kadar eskilere dayandığını varın sizin anlayın. Belki de sebebi bilinç altımda yatan kendimden büyük olan okul çantamı sırtımda taşımama isteğiydi.

Yazımsa hiç bir zaman güzel olmadı, hoş hala da güzel yazamam. Defterlerim ise bakkal defteri benzetmesine maruz kalmıştır hep. İçine kıvrılan defter sayfaları ise diğer bir çileydi benim için. Annem ise derdime çare olarak ütülerdi sayfa kenarlarını hiç üşenmeden. Bir hafta sonra aynı hale gelirlerdi orası da ayrı. 

Şimdi okuyan öğrencilere bakıyorum da aynı heyecanları onlarda yaşıyorlar mıdır merak ediyorum. Gerçi orta okul dönemlerimde bilgisayarın evlere henüz yeni yeni girmeye başladığını düşünürsek kağıt kalemin beni o dönem bu kadar heyecanlandırmasına şaşırmamak gerek. Şimdiki çocukların önünde laptop, netbook hatta ipad'ler, PS3'ler varken, kağıda kaleme karşı bu kadar heyecan duyuyorlar mıdır acaba.

Kısacası, ben de benim dönemim ve öncesinde ilkokul dönemini yaşayan herkes gibi o günleri hatırladıkça dalıp gidiyorum. 90'lar da öğrenci olmanın tadı bir başkaydı. Özlenesiydi...




8 Eylül 2012 Cumartesi

Reklamcılık Okumak İsteyenlere Öneriler Part 3


Hayatımın son sekiz yılı fikirlerini önemsenen ve yeri gelince tavsiyesine başvurulan biri oldum. Arkadaşlık, aşk, eğitim ve kariyer konuları vs. Neden son sekiz sene derseniz, ben ne zaman lisede belli bir puanla kazanılan bir liseye dahil oldum. İşte o zaman bu kızda kapasite varmış ya ben bunun fikirlerini önemseyeyim gibi bir durum oluştu. Hiç çaba harcamama rağmen karambole Anadolu Lisesi'ne girmemle ailem ve arkadaşlarımın arasında fikirleri daha da önemsenir biri olmam aynı tarihlere denk gelir.

Daha sonra özel üniversiteyi gene karambol burslu kazanmam ve tercih ettiğim fakülteye birincilik ile girmem ailemin bir kez daha benim fikirlerimi önemsemesi ve okulun sağ salim bitirebileceğimin garantisini baştan onlara vermem fikirlerimin daha da desteklenmesi açısından önem taşır.

Gene üniversitede de arkadaşlarım tarafından fikrine başvurulan biri olmak da ayrıca hoşuma giden bir durum oldu. Genelde mantığımla hareket etmem de bana bu süreçte yardımcı oldu elbette. Yeri geldi yaşımın verdiği duygusal hareketlerle saçmalamadığım anlar olmadı da değil tabii.

Bütün bunları neden anlattın derseniz. Son günlerde o kadar çok mail ulaştı ki elime, oturup yazı yazmassam gerçekten çok ayıp olacaktı. Üniversite tercih döneminde lise mezunları ve ailelerden özellikle. En çok sorulan soru ise Reklamcılık öğrencisi olmak ve mezun olduktan sonra iş olanakları hakkındaydı. Kimi de Açıköğretim hakkında sorular sordu bana. Kimi ise üniversite burslu okumanın nasıl bir şey olduğu...

Öncelikli olarak Reklamcılık okuma serüvenim hakkında kısa bir bilgi vermem de yarar var. Reklamcılık bölümü ve Reklamcı mesleği lise ikinci sınıftan beri sayıkladığım bir bölümdü. Ancak o zamanlar içeriği tamamen sözel olan Reklamcılık bölümüne matematik çözerek öğrenci alınması önümde büyük bir bariyer oluşturuyordu. Çünkü ben matematik derslerini sevmeyen ve sınavlarda zar zor sınırdan geçen bir öğrenci olmuştum her zaman. Neyse ki ortak alan denilen olayı sınava son iki ay kala keşfetmiştim ve son iki ay sadece edebiyat, coğrafya ve tarihe abanmıştım. Son iki ayda böyle bir risk almak belki saçmaydı ama hedefime ulaşmak için başka çıkar yolum da yoktu.

Ailem de başta 'öğretmenlik' oku rahat edersin klasik cümlesiyle mevzuya yaklaştı tabii. Bende gönülleri olsun diye tercih listemde Reklamcılık bölümünün olduğu üniversitelerin ardından arkalara yazmıştım istedikleri bölümü isteksizce.

Sonuç açıklandığında ise artık Reklamcılık öğrencisiydim. Ancak Reklamcılık bölümü Türkiye'de birçok üniversitede bulunan bir bölüm. Yanısıra iki senelik ve açıköğretim bölümleri de mevcut. Burslu dahi olsan diğer binlerce mezundan farklı olmam gerekliliğinin bilinciyle başladım okumaya.

Yalvara yakara hatta yüzsüzlüğe dahi vurarak ve de tatillerimin büyük kısımlarından ödün vererek üniversite dönemim boyunca 4 farklı yerde de staj yaptım. Bunlar bana ne mi kattı? Okuldan mezun olduğumdan iş mülakatlarında kendime daha da güvenir oldum ve sayabilebileceğim birçok staj tecrübesi de yanıma kar kaldı. Stajyerlik dönemimde tanıdığım iletişim sektöründe hala diyaloğumu sürdürdüğüm birçok insan da diğer büyük artılarımdan oldular.

Şu an ise ileride kendi ajansım olması hayaliyle dışarıdan eğitimime devam ediyorum. Fazladan dil öğrenmek, tasarım konusunda kendimi geliştirmek ve gene reklamcılık alanında eğitimime devam etmek diğer amaçlarımdan. Demem o ki Reklamcılık bölümünü ileride gerçekten Reklamcılık mesleğini yapmak için okumak istiyorsan, diğerlerinden farklı olmak bir lüks değil zorunluluk senin için. O yüzden kendini sürekli geliştirmek ve geldiğin her noktada kendini yetersiz bulmak zorundasın.

Son olarak.. Yeni mezun olduktan sonra İstanbul'da bulunan çok büyük ajanslarda ücretsiz, sigortasız uzun aylarca ve hiçbir iş garantisi verilmeden çalışacağını da bilmen gerek. Her şey Mad Men dizisinde olduğu gibi toz pembe değil ne yazık ki bu sektörde. Blogger acı söyler.

Meraklılarına sevgilerle.

Reklamcılık Okumak İsteyenlere Öneriler Part 2

Reklamcılık Okumak İsteyenlere Öneriler Part 1


3 Eylül 2012 Pazartesi

Fuarda Bir Gün!

Daha önceki yazımda sizlere İzmir'in meşhur fuar nostaljisinden ve bu sene Tansaş'ın sponsor olduğu Enternasyonal Fuarı'nın 81.sinin düzenlendiğinden bahsetmiştim. Bu sene de fuara katılmakla kalmadım, fuara ait fotoğraflar da çekmeye karar verdim. Ve fuarın 3. gününden en güzeli kareleri sizler için çektik. Tabii bu aşamada erkek arkadaşımın da oldukça yardımı oldu.

Fuardan kısa notlarıma gelecek olursam;

Her sene olduğu gibi bu sene de fuarda uygun fiyatlarla yiyecek, içecek bir çok tüketim gıdası bulmak mümkün. Bizde fuar alanına girmemizle ne yiyeceğimizi şaşırdık. Mısır (bardakta, kaynamış, yanık), çubukta patates, dondurma, kestane şekeri, simit ve birçok seçenek bulmak mümkün. Hatta öyle ki bu sene fastfood markaları bile fuar alanında yerini almıştı.



Tansaş'ın fuar alanına kurduğu dev Guiness rekorlar kitabına giren alışveriş arabası en çok dikkat çeken şeydi. Kendimizi içine atıp tüm İzmir'i dolaşmak içimizden geçmedi de değil.

Tansaş'ın fuar alanındaki süpermarketi oldukça işimizi gördü. İzmirliler de öyle düşünmüş olacaklar ki herkes çiğdem ve sularını ordan tedarik etti.

Fuar alanında çocuklar içinde birçok oyun alanı yapmışlardı. Pepee balonları ise heryerdeydi.




Akşamki Murat Boz konserine ise katılım oldukça fazlaydı. Tahmin edilebileceği üzere çoğu da ergen lise kız kolonileriydi. Murat Boz ve dansçı kızların dans gösterileri görülmeye değerdi. Daha sırada Sertab Erener, Göksel, Grup Model var.



Özetle: Bu sene düzenlenen Enternasyonal Fuarı'nın 3. günü oldukça eğlenceliydi. Ve bu eğlence 6 gün daha sürecek. Bitmeden mutlaka uğrayın derim. Bu fırsatı kaçırmayın.

Bize bu eğlenceleri yaşamamıza vesile olan Tansaş'a ise teşekkürler.

Fuara ait tüm fotoğraflar için tıklayın!