7 Ekim 2016 Cuma

Hayaller Viyana, Hayatlar Ege!


Bu şarkıyı yazarken bir yandan Ajda'dan kimler geldi, hayatımdan kimler geçti şarkısını mırıldanıyor bir yanım. Birileri gelip geçmiyor elbette ama zaman oldukça hızlı geçiyor. Uzun zamandır bloğa yazı yazamadığımdan belkide hemen ruh halime uyarlayıverdim şarkıyı. Sayılı vicdan azabım var şu hayatta bloğu ihmal de bunlardan biri. Başka bir sebepten var ancak şuan için gizli ve ben de kalsın.

En son yazımda tatile gidemediğimden bahsetmiş, isyanları oynamıştım. Bu süreçte uzunca süren tatilimle bomba gibi İstanbul topraklarına döndüm. Yıldönümüzle kesiştirdiğimiz tatilimizde hayaller Viyana'ydı biletler alınmış, yerler ayırtılmış lakin OHAL ve yıllık izinlerin iptali sebebiyle hayatlar Ege oldu. Olsundu, bunu bulamayanlarda vardı. Nerelere gitmedik ki! İlk durağımız Eski Foça oldu. Foça'ya üniversite döneminde gitmişliğim ve hayran olmuşluğum vardı zaten. O yüzden iyi bir başlangıç olmuştu benim açımdan. Canımız ciğerimiz Booking'imiz sayesinde Limon Butik Otel denen yerle tanıştık. Ekşi şeyleri seven biri olarak daha adından vuruldum kendisine. Foça'nın sahiline beş dakika mesafede, sahil şeridi ara sokağında olduğu için ıssız ve bir o kadar sakin bir köşede. Adının hakkını veren sarılıkta, Hansel'le Grater'in nefsine yenik düşüp tırtıkladığı ev tadında. Diğer yanda az ötesinde marketle de her daim ihtiyaçlara cevap veren bir yerdi. Odamız temizdi. Bahçesinde oturma ve okuma köşeleri bir harikaydı. Kafa'dan, Kafkaokur'a tam ağzımıza layık tüm dergiler hizmetimizdeydi. Konaklamaya dahil serpme kahvaltısı ve omleti oldukça başarılıydı. Tek eksi yanı duşa kabinin kapısının bozuk olmasıydı. Her ne kadar işletmecisine söylediysek de pek iplemedi. O kadar kusur kadı kızında da olur canım. Limon Butik Otel'e ilgili fotolar ve tatil sefam yanda! (tık, tık, tık, tık)  Bu arada Foça denizi ölümüne soğuktu. Yazı için seçtiğim görselde ona istinadendir.

Akşam yemeği hizmeti bulunmadığından yemeklerimizi dışarıdan yedik. Zaten toplamda iki gün için gittiğimizden çok da sıkıntılı olmadı bizim açımızdan. İki mekan önerim var ki şu aşamada tam önerilesi. Egeye kadar gelip balık yemeyenleri döverler malum. İlki Fokai Balık Restoran. Denize nazır, harika balık ve mezeler, uygun fiyat, hizmette kusur etmeyen garsonlar. Bir balıkçıdan daha ne isteyebilir ki insan. İkinci mekan ise butik ve harika mezeler yapan bir Yunan restoranı Kuzina Foça. Arnavut ciğeri meşhur, zeytinyağlıları egenin hakkını veren cinsten, sade chessecake'i bir enfes. Kısaca çok memnun kaldığımız bir mekan oldu.

İkinci durağım ise Mordoğan oldu. Gene tercihimizi butik otelde kullandık ve Üzüm İskelesi Butik Oteli tercih ettik. Üzüm İskeleri Butik otel, Türkiye'de iskele üzerinde kurulmuş tek otel. Marina konseptiyle vintage'ı harmanlayan farklı bir tarza sahip, dalga sesleri ile uykuya dalıp sakinliği sevenlerin favorisi olabilecek bir mekan. Hayatımda ilk kez denize bu kadar mesafede uyudum. Unutulmayacaklar arasına çoktan girdi bile! Fotolar için şuraya, buraya, oraya tıkla!

Üzüm Butik Otel'in bir de kendi adını taşıyan bir restoranı var. Balık ve meze konusunda oldukça iyiler. Yıldönümümüzü iskelesinde denize karşı harika bir atmosferde geçirdik. Konaklamaya kahvaltı dahildi ve serpme kahvaltıları da oldukça iyiydi. Mordoğan ilçe olarak 70 üstü yaş ortalaması ile bir yaşlı kafası ancak bizim gibi kafa dinlemeye gidenler için harika bir yer.

Gelelim sonraki durağa. Oradan İzmir'e geçtik. İkimizde İzmir'den İstanbul'a yolu düşen iki kişi olarak İzmir'deki akraba, dost, arkadaş ziyareti ile geçirdik iki günümüzü de. Akabinde en yakın arkadaşlarımızdan birinin yazlığına Çeşme'ye gittik. Eylül ayında gittiğimizden şehir boşalmış ve curcunadan uzaktı. Meşhur kumrucu Hüseyin'de kumrumuzu yedik, Ilıca sahili cafelerinde kokteylimizi yudumladık, Köy evini andıran Halabağı  Kahvaltı Evi'nin bahçesinde organik serpme kahvaltımızı ettik. Denizimize girdik. Kısaca meydan bize kalmıştı ve durumu değerlendirdik.

Son durağımız yani bayramdaki durağımız Davutlar-Kuşadası oldu. Güneşlendik, Liman Balık Restoran'da zar zor yer ayırtırıp (talep çok fazla) balık-meze yaptık ve çok memnun kaldık. On iki günün sonunda tatilin dibini gördük diyebilirim. Ege'de balığa ve mezeye doyduk. Özetle tam on iki gün hayat tam anlamıyla bize güzeldi. Viyana belki gidemedik ama tatilimizi Ege'de en iyi şekilde değerlendirdik.

Ay neyse yazıyı çok uzattım. Gezi yazısı portalına çevirdim burayı. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Arayı daha fazla açmamayı temenni ediyor, esenlikler diliyorum.