18 Ağustos 2016 Perşembe

Tatile Gidemeyen Kızın Hazin Öyküsü


Yazın son günlerine girmeye başladık malumunuz. Ancak henüz yazı iliklerime kadar hissedebilmiş değilim. Çünkü henüz doğru dürüst tatil yapamadım. Ayağımı çok sevdiğim denize sokamadım. Vücudumu kuma gömemedim, plajdaki en büyük zevkim kitap ve dergimi okuyamadım, parmak arası terliklerimle plajda salınamadım, bin bir özenle hazırladığım best listimi dinleyemedim, hunharca yanamadım vesaire vesaire.

En özet haliyle İzmir'den İstanbul'a taşınınca o eski halimden eser yok şimdi. Hoş İzmir'deyken de her haftasonu ultra beach cluplarda son model mayokinim ve full makyajlı ikoncan arkadaşlarımla kulağa tırmalayan ve yüksek ihtimal nakaratı ikilemelerden ibaret pop şarkılarıyla kopmuyordum lakin denize yakın olmak bile psikolojik bir rahatlama sağlıyordu. Çeşme'siydi, Urla'sıydı, Mordoğan'ıydı, Foça'sıydı bir çok yazlık yer popomuzun dibindeydi. En azından evde oturduğum hafta sonları eş dost Çeşme'de Alaçatı'da yer bildirimi yapıp, fotolar paylaştıkça bu kadar hasetlenmiyordum. İki adım ötem ya, nolcak! İstersem ben de gidebilirim diye avutabiliyordum kendimi. Ama şimdi nerde? İki damla su görmek için magazin programı izler oldum, ünlülerle empati kurup Bodrum sahillerinde güneşleniyor, Çeşme'de hayali kumrumu soğuk kolamlan yudumluyorum.

İstanbul'a gelince işin rengi epey bir değişti tabii. Ah nerde o eski yaz tatilleri! İstanbul kadar denize sahip, bir o kadar da denizsiz memleket var mı acaba? Kedinin ciğerle yaşadığı münasebet gibi denize bakıp bakıp ayağının dahi pislikten sokamamak temel mesele. Havuz olayına da açıkçası pek sıcak bakamıyorum. Onlarca kişi aynı suyun içinde tepişmesinin yanı sıra çoluk çocuğun kulağının dibinde bağrışmaları ve dalabildiklerini anneleri dahil olmak üzere tüm havuz başı ahalisine duyurmaları çekilir çile değil. Diğer yanda gereksiz havuz kuralları da cabası. Habire buz gibi duş altından duşa girmek zorunluluğu ise tahammülüm yok. Kesinlikle deniz insanıyım.

Diğer yanda millet de benim gibi deniz hasretine daha fazla dayanamamış olacak ki sosyetenin göbeği Tarabya, Bebek sahilinde don-atlet denize giriyor. Hayır sosyete de Çeşme, Bodrum'da olmasa yaz boyu Bebek'teki ultra lüks yalılarının önünde bütün gün don-atlet kombinli dayıların çivileme atlayışlarını ve Bebek sahilinin mangal dumanına boğuluşunu falan izleyecek. Allah'tan zenginler.

Hoş o kadar param olsa tatile Bali, Hawaii, Miami'ye falan giderdim. Bodrum'da bir lahmacuna 60 tl verip yediğim kazığın mutluluğuyla neden tatmin olayım. Ki eğer illa Bodrum olacaksa geçen sene balayı bahanesi ile kaçtığımız Gümüşlük best onedır benim için. Koskoca Nejat İşler tası tarağı toplayıp yerleşti boru mu. Hatta o da kesmedi Gümüşlükspor'u şampiyon falan yaptı.

İzin tatillerinin nihayet rafa kalkmasıyla tatil planları da yapmaya başlamadım değil hani. Planlarda belki biraz Foça, sonra Mordoğan ardından biraz da Çeşme ve Kuşadası var. Emekli kafasında sakin bir tatil planlarken, evlilikte 1 seneyi doldurmak üzere bir insan olarak tatil anlayışında içi geçmişleri oynuyorum. Kalabalıktan kaçma adı altında gene ülkenin en kalabalık tatil beldelerine giden insan türünü çözemezken, henüz benim gibi gidemeyenlere iyi tatiller diliyorum. Halen benim gibi deniz, güneş, kum özlemiyle kavrulanlara fikir olarak ise geçen sene gittiğimiz Gümüşlük ve Kıbrıs tatil yazılarımı mutlaka göz atmalarını öneririm. Sevgiler.