25 Mayıs 2011 Çarşamba

Umutsuz Ev Hanımları


Haftasonu tam bir curcunaydı benim için. Kuzenimin yanında Eski Foça'ya gittim değişiklik olsun diye ve umutsuz ev hanımlarından nasihatlar dinledim 2 gün boyunca. Nasihatlar klasikti. Önce 'aman öğrenciliğinin kıymetini bil' ve 'aman işini gücünü eline almadan sakın evlenme' ardından 'aman evlenince sakın hemen çocuk yapma, geç doğur'. Bu nasihatları bana eden en başta benden 8 yaş büyük, ev hanımı olan kuzenim ve aynı yaşlarda olan komşusu. Akabinde 'şimdiki aklım olsaydı' ile başlayan cümleler. İkisininde 4 yaşında kız çocukları var. Hele bir de kuzenimin kızı var ki tam bir cadı! Sürekli kapris, ağlanmalar, sızlanmalar. Erkek çocukları daha yaramaz diyenler halt etmişler. Anamdan emdiğim sütü benim bile burnumdan getirdi iki günde. Ki normalde çocuklarla iyi anlaşırım ancak ufaklığının annesi dışında herhangi bir dişi varlığa tahamülü yok. 'Benim ödevim var, okuhyom ben' diyerek ikinci günü evime döndüm. Ve bir kez daha anladım ki çocuk, çocuk herkesin harcı değil, zor hem de çok zor kardeş...






19 Mayıs 2011 Perşembe

Seninle Yüz Gün


Yüzüncü yıl kutlaması falan yaparlar ya bende 100. günümüzü yazayım dedim ne de olsa 100.yılı görecek kadar ölümsüz değiliz ♥♥




17 Mayıs 2011 Salı

Şenlikli Günler

Siz benim şenlikli günler dediğime bakmayın. Hepi topu bu sene 2 gün sürdü bu sene okulumuzun şenlikleri. MFÖ'nün konseri dışında pek dikkate alınacak etkinlikte yoktu. Hatta şenliğin 2. günü ve son günü söyleşiye gelecek olan Gripin grubunun (ki niye konser değil de söyleşi orası da ayrı bir muamma) söyleşisi son anda iptal oldu ve popçu Özgün çıktı yerine. Gripin sevenlerinin son anda uğradığı hüsranı bir düşünün. Rockçı yerine popçu falan. Son anda böyle bir değişiklik olunca konferans salonda bir avuç insancıkla sürdü söyleşi. Özgün de onbeş dakika bişeyler geveledi gitti zaten. İlk gün olan MFÖ konseri ise gerçekten oldukça iyiydi. Geçen sene Demet Akalın'ın geldiğini düşünülürse okulun sağlam bir level atladığı çok açık. Bakalım seneye nasıl bir organizasyon düzenleyecekler merak ediyorum.




9 Mayıs 2011 Pazartesi

Face'BOK'sal Aşklar

Artık hemen hemen herkesin facebook hesabı var malumunuz. Aşklar, dostluklar, sevgiler her birşey facebook'ta gözler önünde yaşanmaya başladı. Birde facebook'u deneme tahtası yapanlar var ki, işte bu yazım da onlardan bahsedicem sizlere.


Hesabı açtığı ilk zamanlarda malum kişinin (mutlaka tanıdığınız böyle birileri vardır.) yalnızlık canına tak eder. Akabinde iletilerinde yalnızlığına dair notlar paylaşılmaya başlanır. Hatta olayı abartıp abazanlığa kadar götüren sözler bile yazar. 'İlişki yok' durumu sayfasını süslerken, kişi yeni kısmetlere açıktır artık. Diğer günler bir şeyler vesile olur ve artık hayatına biri girer. İlk günden itibaren 'büyük aşk!' duvar ve yazılarda avaz avaz duyurulur. Benimde artık bir sevgilim var nidaları bu kez süsler sayfaları. İlanı aşklar edilir karşılıklı, beraber çekilmiş fotoğrafların bulunduğu albümler oluşturulur. Bol 'hayırlı olsun'lu yorumlar sarar dört bir tarafı. Aradan bir yada bilemedin iki ay geçer, ayrılınır. 'İlişkisi var' durumu 'ilişkisi yok' la değiştirilir bu kez. İlişkisi var dönemlerindeki bir 'hayırlısı olsun'lu yorumlara tilt olan ve sinsice bu günü bekleyen diğer platonikcanlar ise hemen 'ilişkisi yok' durumunu beğenirler. Hatta bazıları abartıp 'oh iyi olmuş, sana layık değildi zaten' gibi yorumlarla akşamki kına merasiminin sinyallerini verirler. Bu durumda tepki ikiye ayrılır; ya damar paylaşıp, eski sevgiliye dem vurarlar. Ya da 'bekarlık sultanlık' diye etrafa caka satanlar. Bu esnada beraber fotoların yer aldığı albümdeki fotolar tek tek silinir. Ancak bu durumda pek kısa sürmez, kısa bir zaman sonra başkasıyla çıkmaya başlanır. Tahmin edildiği üzere, bu kez yeni sevgiliye ithafen hazırlanan albümler, duvarlara aşklarının büyüklüğüne dair yazılar tekrar facebook'a konur. Konsept aynı, oyuncu farklıdır bir nevi.

Bahsettiğim gibi öyle çok insan var ki ilişkilerini bu şekilde yaşayan. İnsan birine ikinci gün bu kadar büyük aşk! duyarken otuzuncu gün nasıl nefret eder. Ve haftası geçmeden yeni birini hayatına sokar. Anlaması gerçekten zor, buna aşk mı deniyor acaba. O zaman bizim yaşadığımız başka birşey sanırım, eğer bu aşksa.




6 Mayıs 2011 Cuma

En Değerlim Anneme..


Karnında bir canlı. Dünyanın en büyük mucizesi hiç kuşkusuz. Ardından her güne mutlulukla açılan gözler, karnındaki yavrunun varlığını bilerek. Ardından kucağına alıp ilk kalp atışlarına, hareketlerine şahit olmak. Kendinden bir parçanın nefesini yüzünde hissetmek. Ardından ilk konuşma, ilk diş, ilk adım ve nice ilk. Ve her ilkinde onun yanında olmanın verdiği tarifi imkansız mutluluk. Ardından canınızın artık evinin dışında başka çevreyle tanışması. Okulu, arkadaşlıkları ve öğretmenleri. Ardından karnesiyle mutlu olmak, sizin bakmaya kıyamadığımız canınızın bir başkasının nasıl kırdığına şahit olmak ve onu avutmak, mutluluğunu paylaşmak, gözyaşlarını silmek. En önemlisi ne yaparsa yapsın her daim yanında olmak. Önceliklerinizin ona sahip olduğunuz andan itibaren yer değiştirmesi ve öncenizin artık o olması. Hem de gün gelip o kapıdan çıkıp ele karışacağını bile bile. Ben şuan bir anne değilim ama bende geleceğin bir anne adayıyım. Muhteşem bir annem var, ne yaparsam yap hakkını ödeyemeyeceğim. Onu düşündüm, onu yazdım, ona yazdım. Canım Annem İyiki Varsın, Sen herşeye layıksın. Anneler günün kutlu olsun. :)