4 Kasım 2020 Çarşamba

Kasım'da Aşk Bir Başka Mıdır?


Kasım ayına girdiğimiz andan itibaren tüm sosyal medyada 'Kasım'da aşk başkadır' geyiği ve esprileri tam gaz sürüyor. Birçok kişinin özellikle de tek tabanca hayatına devam eden müzmin bekarların (müzmin ne la!) favori aylarından biridir Kasım ayları. Aynı kişiler genelde 14 Şubat'larda da yalnız olduğundan 14 Şubat geyiklerinin üstadı olan kişilerdir de aynı zamanda. Tabii 14 Şubat gününün ne kadar anlamsız bulduklarını kapitalizme yükleyerek, 'bekarlık sultanlıktır' diye takılırlar. Yanlarından geçen el ele olan çiftlere içten içe kurulsalar da renk vermezler asla. Eminim fırsatını bulsalar yalnızlıklarından koşarak uzaklaşırlar bu tipler.

Halbuki aşkın ne ayı olur, ne de mevsimi. Yaz aşkı, kış aşkı gibi yakıştırmalarda 1-2 aylık macera arayanların icat ettikleri aşk türevleridir. Şahsen yaprakların döküldüğü Ekim ayı Kasım'a göre daha romantiktir bana göre. İlla aşk aynı konacaksa Mayıs falan olsun mesela. Çiçekler ve papatyaların açmaya, güneşin yavaş yavaş içleri ısıtmaya başladığı, okuldan kaçma hissiyatının yavaş yavaş içimizde yeşerdiği Mayıs ayı olsun aşk mevsimi.

Aşk illa ki geç de olsa yer bulacaktır herkesin hayatında. Ama erken, ama geç. Ama Mayıs'ta ama Kasım'da.. Aşık olunan değil de aşkı yaşattığımız aylar ve mevsimler önemlidir. Yazın yakıcı sıcağında, kışın dondurucu soğuğunda.


Yazımın gidişatı Tuna Kiremitçi metinlerine dönmeye başladı, son versem iyi olacak.





2 Kasım 2020 Pazartesi

Soğuk Havalara Karşı Sıcak Tavsiyeler


Çok uzun bir aradan sonradan tekrardan buradayım. İş güç koşturmacadan sonra nihayet inzivaya çekilip iki kelam edecek vakti buldum blogumda.

Şu aralar malumunuz havalar çok şuursuz. Bir sıcak bir soğuk derken insan da bırak yazı yazmayı kolu kaldırmaya takat bırakmıyor. Bitmeyen bahar yorgunluğu yapmışlar desem yeridir.

Diğer yanda blogumu yeni bir platforma telaşı içerisindeyim. Genel itibariyle hem görünüm hem de işlevsel olarak oldukça eskidi. Hem kendimi daha ayrıntılı hem de yazılarıma yer verebileceğim bir blog var aklımda. Ama şuan tasarı aşamasında uygulamaya tam anlamıyla dökülmüş değil. Tam anlamıyla yayına geçince sosyal medya hesaplarımda da duyuracağım zaten.

Havalar dengesiz demişken bu aralar soğuk havalara kalkan olarak mercimek çorbasını kullanmaya başladım. Hem işte hem de evde sürekli çorba içer haldeyim. Alt tarafı çorba dahi olsa her yemek gibi çorbanın da küçük nüansları var tabii. Bu aşamada ise en büyük yardımcım Yemek.com sitesi. Merak etmeyin sayfamın konseptini yemek bloguna çevirme derdinde değilim. Sadece paylaşmak güzeldir diyerek sizi bu dengesiz havalarda limon eşliğiyle tüm hastalıklardan koruyacak ve gün boyu tok tutacak, besleyici mercimek çorbası tarifini kendimce vermek istedim.

Mercimek çorbası hazırlarken en önemli nüanslardan biri un koymak. Soğanları yemeklik doğrayıp yağ ile buluşturunca (ay çiçek yağı tercih ediyorum ben) üzerine az da un kavurdunuz mu çorba kıvamdan geçilmiyor. Sonrasında çorbanın yandaşları havuç ve patates geldi sıra. Her ikisini de büyük büyük, gelişi güzel doğrayabilirsiniz. Sonrasında çorbaya da adını veren ve öncesinde bolca suyla yıkadığınız assolistimiz mercimeği yemeğe katabilirsiniz. Üzerine de 6 su bardağı sıcak suyu (1 bardağı et suyu da olabilir) ekleyin. Sonrasında tuz ve karabiberi ekleyin ve havuçlar yumuşayıncaya kadar pişirin. Sonrasında blendırda geçirin. Sonradan afiyetle için. Bu kıyağımı da unutmayın. :)

Çorba demişken yemek olayında da pratik yemek tariflerini araştırıyorum bu ara. Çalışan kadın olup evde geçirilen azıcık zamanı da yemeğe ayırmak oldukça zor. Hem iş hem ev işleri hem de üzerine çocuk bakanlar bence insan üstüler. Annem de vaktinde tüm bunları nasıl aynı anda yapmış hayret ediyorum. Anne olmak zor zanaat diyor tüm annelerin anneler gününü kutlarken yazıma son veriyorum. :)