22 Eylül 2013 Pazar

Dizi Mevsimi Başladı


Eylül ayının sonlarına geldiğimiz şu günlerde, deniz ve havuz dönemi çoktan kapandı bile. Nevresimden ve pikeden bataniyeye geçerken, tişörtlerin üzerine hırka giymeye başladık.Yazın ne kavurucu sıcağı var, ne de kışın dondurucu soğuğu. O bakımdan aslında aranılan mevsimlerden sonbahar. Güz deyince kulağa daha bir hüzünlü geliyor orası ayrı. Tabii bunda ayrılık temalı dizi, klip ve filmlerin de payı büyük.

Soğukların yavaş yavaş kendini göstermeye başladığı şu günlerde ise sahil, kumsal gezmek düşüncesini yavaş yavaş rafa kaldırılırken, bataniye altında film ve dizi izleyerek, (ki bir de sevdiğinleyse tadından yenmez) sakin geçirilecek günler ise geldi bile.

Bu yazımda ise soğuk gecelerde size arkadaşlık edecek ve sizleri sürükleyecek iki dizi tavsiye edeceğim. Biri 'Orange is the New Black'. Konu itibariyle biraz kadınlara yönelik denilebilecek bir dizi. Sebebi ise dizinin kadın koğuşunda geçen olaylardan oluşması. Kadın koğuşu dediysek yerli 'Parmaklıklar Ardında' dizisi kadar arabesk ve iç karartıcı değil. Piper adını taşıyan genç kadının on yıl önce işlediği bir suçtan hapis cezasına çarptırılması ve Piper'ın tüm bu olaylardan bir haber olan nişanlısı Jason'ın hayatındaki gelişen olayları konu alıyor. Film şuan için bir sezon çekildi yani başlarsanız çok rahat bitirebilirsiniz. IMDb puanının 10 üzerinden 8,6 olduğu düşünülürse bu dizinin arkasının geleceğine bahse girerim.

Suburgatory ise geç keşfettiğim cevherlerden. İki senelik bir geçmişi var çünkü. Olaylar baba ve on beş yaşındaki kızının (Tessa) odasında açılmamış prezeratif bulması ile başlıyor. Bu durum üzerine baba kızını da alarak, apar topar New York'tan, Chatswin adı verilen küçük (diziye göre varoş) bir semte taşınıyor. Büyük şehir insanlarından sonra yeni taşındıkları şehirdeki insanların yaşayış biçimleri ve tavırları ise oldukça ilginç. Dizide genel olarak çok ciddi konular işlenmiyor, beyni yormayan, çerezlik bir dizi kısaca. Bu arada başrol babanın çok karizmatik olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Şimdilik dizi önerilerim bu kadar. Sizin de tavsiyelerinizi bekliyorum.



3 Eylül 2013 Salı

İlk Yurtdışı Alışverişim


Daha önceleri internet üzerinden birçok alışveriş yapmıştım. Her ne kadar beden olarak uymama korkusundan dolayı kıyafet, ayakkabı gibi ürünleri alma konusunda cesaret gösteremesem de çanta, cüzdan, kitap gibi daha çok aksesuar ve hobi alanlarında alışverişlerim olmuştu. Ama yurtdışındaki sitelere karşı hep bir önyargım vardı. Kargo, gümrük, en önemlisi de güven meselesinden dolayı.

Geçenlerde ise tüm bu önyargılarımı bir kenara atıp uluslararası bir e-ticaret sitesi olan AliExpress'ten çanta alma cesaretini gösterdim. Tabii bunda aynı siteden daha önce defalarca kez alışveriş yaparak, hiç bir sıkıntı olmadan aldıklarına kavuşan arkadaşımın da büyük bir payı vardı. Neden çanta diye sorarsan, çanta takıntımdan dolayı diyebilirim. Çantalara karşı büyük bir zaafım var. Bir de çanta altmışlar döneminden fırlayıp gelen retro modelinde olunca dayanamadım aldım. Elime ulaşma süresi yurtiçi alışverişlerine benzemedi tabii. Toplamda yirmi günde falan elime ulaştı. Ama ücretsiz kargo olduğundan hiç bir ödeme yapmadan (tabii alırken free shiping ürünlerden seçmen gerekiyor.) ürünü almış olunca beklediğim süre pek de gözümde büyümedi. Çanta her ne kadar Hong Kong'tan gelen Çin üretimi bir ürün alsa da kalite olarak beklentilerimi karşıladı.

Tavsiyem üzerine AliExpress'ten alışveriş yapmayı düşünenlere bazı ipuçları da vermeden olmaz tabii. Ürünü alırken ürün satıcısının güven endeks puanı ve alıcılar tarafından bırakılan yorumlara muhakkak bakın. Yüksek puanlı ve alıcıların memnuniyetini belirtiği ürünlerden almaya çalışın. İşte bu kadar basit.

İleriki planlarımda ise telefon kabı almak var. Türk lirası cinsinden beş-on türk lirası arası Türkiye'de denk gelinmeyen ve orjinal birçok telefon kabı mevcut. Boşuna telefonculara para bayılmaya gerek yok yani. Şimdilik yurtdışı online alışverişimden izlenimlerim bunlar. Başka bildiğiniz siteler varsa tavsiyeleri de almak isterim.