28 Şubat 2010 Pazar

100 Oldum Ama Ben


Dün itibariyle takipçilerim tam 100 kişi oldu. Yaşasınnn! 


27 Şubat 2010 Cumartesi

Düne Dair Dipnotlar

Dün başıma gelenler daha kimlerin başına gelmiştir bilemiyorum. Dün Cemreyle buluşmak için 3 gibi Konak YKM'nin önündeydim. Biraz erken gittim 10 dakika kadar bir de Cemreyi bekleyince tam 25 dakika falan beklemiş oldum. Bu zaman zarfında başıma gelenler;

1) Yanıma elinde dergilerle biri yaklaştı, içimden "eyvah" dedim, şimdi yandım. Klasik olarak adımı, nerede okuduğumu, hangi bölümde olduğumu falan sordu. Sonra da kendisini tanıttı. (Çok merak ediyormuşum gibi) "Doğa yararına dergi satıyoruz" dedi, bende "devamını biliyorum" dedim. "Neymiş?" diye sordu. "Bir tane dergi alarak sen de yardımda bulunmak ister misin?" Bu sefer cevap olarak "Evet, aynen öyle" dedi. "Üzgünüm ama yanımda fazla para yok" diyerek bir an önce direk kapanış cümlesine gittim. "Ben böyle isim falan sorunca kızlar yanlış anlıyor" diye dert yandı. Bende "Merak etme yanlış anlamam ben, bu ilk değil " dedim. İlk defa biri bana dergi satmaya çalışmıyor demek istemiştim ama lafı ters yönünden anlamış olacak ki "Daha önce karşılaştık mı seninle?" diye sordu. "Hayır" dedim. "Seni şakacı" diyerek hızla uzaklaştı. Ardından sıradaki kurbanlara yöneldi. Çocuğun tipi parlak denilebilecek cinsten tıraşlı, saçları dikmiş, sarı bir paltolon giymiş (ıyyykkkk gerçekten de sarı!), metroseksüel erkek denen cinstendi. Ana kurbanları ise kızlardı, aklınca karizmamla ikna edemeyeceğim kız yok diye dolaşıyordu ortalarda.

2) Liseden beri görüşemediğim bir kız arkadaşımla karşılaştım ardından. Yanında iki tane daha arkadaşı vardı. Onlarla tanıştık, 5 dakika içerisinde arkadaşım dışında büyük ihtimalle bir daha asla karşılaşmayacağım insanlarla sohbet etmek hayli ilginç geldi.

3) Yanıma 7-8 yaşlarında bir velet gelerek "Abla 50 kuruşun var mı be, eshotuma (otobüs kartı) yükleteceğim dedi. Bende "yok" dedim haliyle. Çocuğun cevap aynen şu "nah yok" Söylediğime karşılık olarak gelen cevabı o an idrak edip çocuğa cevabını verene kadar velet hızla uzaklaştı olay mahalinden.

4) Ardından Cemre geldi ve karşıdan gene bize doğru parlak çocuk geldi. (ilk maddede geçen) Gene aynı repliği yinelerken beni görünce tekrar afalladı. "Bak bu da iki oldu, bilmişim demek ki" dedim. "Çok pardon ya şaşırmışım" diye cevap verirken koşarak oradan hemen uzaklaştık.


25 Şubat 2010 Perşembe

21'e Ay Kala


21'e bir ay kala rehavet çöktü üzerime. Çok yiyorum, çok su içiyorum, hee bir de paso yatıyorum. Havadan mıdır sudan mıdır anlam veremedim. Hiç dinlenemiyorum bir uyuşukluk bir miskinlik. Yaşlanıyor muyum neyim. 20 küsür olacağım ya tam 20 küsür! Az buz değil , şaka ise hiç değil. Bu güne dek bir dikili ağacım yok ona yanıyorum.





23 Şubat 2010 Salı

Okul, Aşk Falan Pişman


Ya da şöyle denebilir, okul başladı falan, aşık olan bin pişman. Evet sevgili blogseverler bu hafta okulumuz açıldı. Dün de ders olmadığı için okula ancak bugün teşrif edebildik. Ders işlenmemesi açısından güzel bir gün olduğunu söyleyebilirim. Dersten arta kalan zamanlarda ise paso yemek bir şeyler yedik. Güzel oluyor ama rahat kafayla yemek yemek ve dersin olmamasının verdiği rahatlık.

Yarında "Sigorta Bilinci" adlı kampanya çalışmasının ajans kataloğu için fotoğraf çekimi var ajanscanak, herkesin gelmesini umut ediyorum.

Aşk konusuna da gelince arkadaşımın erkek arkadaşıyla arasında olan problemler bizi etkiledi, hepten negatif bakar oldum aşk mevzularına. Algılarımı değiştirecek birilerine henüz yok ufukta. Gökte zembille inerse falan anca yani!

Geçen Cumartesi Begüm, ben, Banu ve Banu'nun yanında getirdiği iş arkadaşları hep beraber bir şeyler yedik Alsancak'ta. Banu ve iş arkadaşları diyorum, kendileri sigortacı çünkü. Muhabbetlerini de görme; kredi, sigorta terimleri falan. Bizde Begüm'le pür dikkat çözmeye çalışıyoruz. Tabi zor iş herkesi ayağına git sigorta yaptırmaları ikna etmeye çalış.  O an anladık ki, iş hayatı dedikleri zormuş be hacı! Öğrenci hayatını ekmek elden su gölden, kıymetini bilmek lazım.

Ardında da falcıya gittik, fala inanma falsız da kalma demişler. Sonra yüksek lisans falan dedi, yurtdışı gözüktü. Aslında aklımda var öyle bir şey, güzel olabilir gerçekten.


19 Şubat 2010 Cuma

Cosmopolitan Hatunu Olmak



Normalde Cosmopolitan tarzında dergilere pek para vermem. Çünkü içinde yer alanların benim yaşam tarzıma hatta bir çok kadının hayat (ki Türkiye) standartlarına uymadığını düşünüyorum. Ama geçen gün sırf meraktan aldım ve inceledim. Gerek ilişkiler bazında, gerekse moda açısından.

 Peki bu dergiler neden mi böyle, haydi bir göz atalım;

!! Cosmopolitan kadını sevgilisiyle her haltı her yerde yiyebilir. Arabada, sinemada, asansörde, alışverişte (hatta kabininde)... Ama normalde öyle mi ya! Mesela oku sen dergiyi gaza falan gel ve sevgilini al git absürd yerlerde olmadık hareketleri yap. Bak o zaman Türk halkı ne yapıyor seni! En azından bir teyzenin gazabına uğrayacağın kesin. "Evladım eviniz yok mu sizin", "Püüüh terbiyesizler, ananız babanız nasıl müsade ediyor böyle şeylere!!" gibi tepkiler muhtemeller arasında.

!! Cosmopolitan kadını her yerde her şekilde giyinebilir hatta giyinmeyip yarı çıplak dolaşması olasıdır. Türkiye standartlarında normal aynı kot ve kazak dahi giydiğinizde laf yerken artık öyle çıplak gezmeye kalksanız sonuç ne olur tahmin bile edemiyorum.

!! Cosmopolitan kadını el kadar çantaya 500 tl verebilir gözünü kırpmadan ama Türkiye'de kaç kaç kesim bir çantaya o kadar para verebilir işte bu da tartışılır.

!! Cosmopolitan kadını olmak rüküşlükte son nokta olmaktır. Sokakta giyilmeyecek mor külotlu çorapları giymek, kafana garip toka denilen objeler takıp gezmektir. Normalde sokakta giyildiğinde ise deli damgası yenmesi olasıdır.

!! Ve son olarak siz siz olun derginin sonundaki astroloji sayfasında burcunuzla ilgili şeyleri sakın ciddiye almayın. Örneğin bana sarışınları bırak artık kumrallara yönel diye bir tavsiyede bulunmuş. Tüm burçlarda hemen hemen sevgilinle şurada oynaş, burada şunu yap falan diye tavsiyelerde bulunuyor burcunu söylemekten ziyade.

Son olarak bu dergiler fena ama çok fena! Hele ki verilen tavsiyelere uymaya kalkarsan insanı yoldan çıkarabilitesi oldukça yüksek.





17 Şubat 2010 Çarşamba

Neler Oldu Neler Bitti

Biriktirmedeyim bir kaç gündür. Şimdi ise madde madde havadislerim var sizlere;

* Hayatımda ilk defa Bandırma'dayken hakkını vermek suretiyle Hande ve Kadir çiftine Bandırma'nın meşhur iskender kebabını parama kıyarak ısmarladım. Bu olay önemlidir bilhassa kıymetli paramı harcamam açısından. Buradan blogerlara da Bandırma'ya yollara düşerse Meşhur İskender Dönercisi'ne uğramaları şiddetle tavsiye ediyorum.

* 14 Şubat'ı teğet geçtim hiç olmamışcasına. Aıradandı benim için, bir o kadar da gereksiz. Yalnız olmam kaynaklı değil elbette. Gerçekten de gereksiz olduğundan. Etrafımdaki çiftlerde aynı düşünce.


Ayrıca zaten 14 Şubatta yoldaydım, otobüste dombili bir hanımla yan yana 4,5 saat geçen ormantik anlar süsledi bütün günümü.

* Dün sonunda istediğim Gülse Birsel'in "Velev ki ciddiyim!" adlı kitabını aldım. Daha önceki kitaplarını sevenler bunuda seveceklerdir eminim..

* Son olarak "Korsana Hayır!" konulu yarışmaya afiş gönderdim bugün. Bakalım neler olacak, sonucu sabırsızlıkla beklenmekte.


12 Şubat 2010 Cuma

Ben de İsterem


Hesionka'nın blogunu takip ediyorum bir süredir. Son blogunda ise hediye yağmuruna tutmuş dileyenleri. Ve yapacağı çekilişte kendi el emeği göz nuru hediyelerini dağıtacak bizlere.

Daha önceden bir blogumda yazdığım gibi Hesionka hem blog yazılarıyla hem de Butik Hesionka adında ve kendi elleriyle hazırlayıp emek harcadığı birbirinden farklı ürünleriyle dikkatimi çekti ve epey bir süredir takipçisiyim kendisinin.

Hayatımda hiç çekiliş bana çıkmadı en fazla tutan tek şey amortiydi. Gene de katılmak istedim ben de. Sonucunu sabırsızlıkla bekliyorum.

7 Şubat 2010 Pazar

Romantik Komedi

Uzun zamandan sonra bugün sinemaya gittim. "Avatar" cevabını beklemeyin benden. O da güzeldir, hakkını yememek lazım ama ben "Romantik Komedi" adlı filme gittim.

Filme ilk olarak ön yargıyla yaklaşmadım değil, klasik Türk'lerin yaptığı komedi filminden ne olur ki anlayışına sahiptim bende. Ama gidince hiç de fena olmadığını düşündüm.

Hollywood filminin içinde yerli komedi de yoğrulmuş ve ilk defa "Çılgın Dershane" tarzında esprileri bel altından başka hiçbir şey olmayan filmlerle karşılaştırıldığında hayli başarılı bile denebilir. İzlerken kızlar kendini Zeynep, Esra, Didem yerine rahatlıkla koyabilirler. Ben kendimde Esra'yı gördüm mesela.Reklam ajansında çalışmanın hayali, aşktan yana yüzü gülmemek, sessiz ve sakinliği vesaire. Yani sözün özü bu aralar sinemaya gitmek için iyi bir alternatif olan yerli yapım bir film. Tavsiye edilir.





4 Şubat 2010 Perşembe

Ve Dört Gözle Beklenen Sömestr Tatili Gelir

Evet sevgili blogseverler, nihayetinde bugün finallerimiz bitti ve tatilimiz başladı.

Yuppi, yehuu, heyooo bla bla...

Her ne kadar son sınav çok parlak geçmese de (gerçi hep öyle olmaz mı zaten.) Sonuç olarak artık bir dönem bitti. Fiziken olmasa da zihnim oldukça yorgun. Derslerin hepsinin sözel ve ezber olduğunu düşünürsek şaşırmamak lazım buna tabi.

*Pazartesi günü YAFA'nın toplantısı varmış. Halbuki Bandırma'ya gidecektim. Ama bir toplantıyı daha sallarsam onlarda beni gruptan sallayacaklar diye korkumdan dolayı gideceğim. Grupta metin yazarıyım ama ortalarda yokum bir enteresan durumlar. İşin kötü yanı ise Mart'ta reklam projesi yetiştiricez ama daha ortada hiçbir şey yok. Nasıl yetişicek hiç bir fikrim yok açıkçası.

*"Yemekteyiz"e sardım bu hafta. Sınavlar vardı ya her şeye sarabilitem vardı bu yüzden. Afrikalı adamcağız ise idolüm. Kendini bir türlü ifade edemeyen enterasan bir tip.

*Cuma günüde "Fair Factor Extreme 2" başlıyacakmış, izlemek lazım, kaçmaz!

*Son olarak metroda giderken yanımda bangır bangır müzik dinleyenler ne dinlediklerini anlamak için pür dikkat kesiliyorum. Size de oluyor mu öyle?