29 Aralık 2014 Pazartesi

2015'iniz Kutlu Olsun!


Her sene adetimdir geçen yılı bloğumda uğurlarken gelecek yılı da güzel dileklerimle bloğumda karşılamak. Bu sene de yeni yıl yazısını es geçmek olmazdı.

Geçtiğimiz bir sene içerisinde iyisiyle kötüsüyle birçok şey yaşandı. Bloğum ise bu anların en yakından ve en samimi şahidiydi. Öğrencilikten çıkıp yaşamıma kendimce yön vermeye çalıştığım bu zamanlarda yeri geldi bana en doğru gelen şeyi yaparak, hata yaptım. Yeri geldi en isabetli kararı verdim ve kendim için hayırlı olandan yana bir karar kıldım. Mutlu oldum, yerli yersiz güldüm. Mutsuz oldum, yersiz yere kendimi hüzne boğdum. Ama kendim için en iyisi olacağına her zaman inandırdım kendimi. Ben bu sene umutluydum. Her şeye rağmen ben bu sene bolca da mutluydum.

2014'te aşk ve sevdiğim adam namına ilk adımlarımı atarken 2015'te ise hayallerimi süsleyen beyaz panjurlu işimin peşindeyim. Önümüzdeki yeni yılda ise değerini bileceğim ve değerimi bilen insanlara emek harcayacağım, sevdiğim insanların sevgisine doyacağım, umutlarıma bir adım daha yaklaşacağım ve yerli yersiz sıkıntılara en az kafa yoracağım sağlıklı bir sene olsun istiyorum. 2015 geçmişimde geçen en kötü günümü dahi aratmasın diliyorum.

Şuan ise bu yazımı merak edip okuyan, okudukça kendini bulan ya da bulmayan, kendisi için en iyi dilekleri kelimelerimin içinde arayan senin de yeni yılın kutlu olsun. İyiyi ve huzuru barındıran bir yıl peşini bırakmasın, hüzün ve kötü duygular ise arkasına bakmadan senden uzaklaşsın.

Şimdiden iyi seneler.





27 Aralık 2014 Cumartesi

Gerçek Hayata Ait Bir Senaryo: Changeling


İzmir'de yaşayanlar bu günlerde yağmurun şehri nasıl esir ettiğini bilirler. Hoş mevsim kış olunca sadece İzmir değil, birçok şehir yağmur altında... Ben de vaktimi yağmurda yapılabilecek en güzel şeylerden biri olan film izlemeye ayırıyorum bu ara. Mumun loş ışığında dizlerimi polar bataniyemi alıp, üzerine kahve yaptım mı bir de değmeyin keyfime. Dün gene böyle günlerimden biriyken türkçeye çevirisi 'Sahtekar' orjinal adı ise 'Changeling' olan 2008 yapımı bir dönem filmi izledim. Başrollerde Angelina Jolie oynuyordu. Filmin beni çeken kısmı ise gerçek hayatta bire bir yaşanan bir hikayeyi içermesiydi. Film adını 'küçük yaşta değiştirilen çocuklar' anlamına gelen 'changeling' kelimesinden alıyor. Film 1928 senesinde gündeme damga vuran bir olayın vizyona uyarlanmış hali. Filmin baş kahramanı Jolie'nin canlandırdığı Christine Collins dokuz yaşında Walter adındaki oğluyla yaşayan, eşinden ayrılmış bir kadın. Christine dönemin en gözde mesleklerinden biri olan telefon santralinde çalışıyor. İşi dolayısı ile bazen oğlunu evden yalnız bırakan Christine, bir gün işten eve geldiğinde oğlunu evde bulamıyor. Ardından Collins'in oğlunu bulma savaşı başlıyor. Yaklaşık beş ay sonra kendisine ait olmayan bir çocuk kendi oğluymuş gibi Christine'e getiriliyor. Ancak Christine oğlunun kendisine verilen çocuk olmadığından adı gibi emin. Bunu ispatlamaya çalıştıkça 'sorumluluklarından kaçmaya çalışan anne' sıfatıyla suçlanarak, birçok duruma maruz kalıyor. Tüm bu olaylar yaşanırken  Gordon Steward Norhcott adında homoseksüel bir seri katil ortaya çıkıyor. Adamın tüm zevki sokaktaki çocukları toplayarak onları kümeslerde vahşi bir şekilde öldürmek. Filmin finaline doğru ise olaylar arasındaki bağlantılar kurulurken, film sürpriz bir finalle sona eriyor. Yabancı filmlerde çok fazla gözyaşı dökmesem de bu film bir kadın olarak taşıdığım analık içgüdüsünden midir nedir beni oldukça etkiledi. Filmin türüne ise polisiye, dram hatta psikolojik film dahi denebilir. Mahkeme ve idam sahnesi, polisler, medya, tımarhane,  seri cinayetler gibi ilgi çekici birçok unsur bu filmde buluşmuş. İster istemez içine çekiyor insanı. Filmin ardından keşke beyaz perdede izleseymişim pişmanlığını yaşadım.

Filmin başrolüne ise Angelina Jolie cuk oturmuş. Zaten filmin yapımcısı da hem günümüze uyacak kadar modern hem de 1920'li dönemleri yansıtacak kadar eskiye ait bir yüze sahip olduğu için Jolie'yi başrole uygun bulmuş. Ayrıca Changeling 2008 senesinde Cannes film festivalinde de gösterilmiş.

Gerçek hayattan uyarlama filmlerin ardından huyumdur, filmin gerçek hikayesini araştırırım. Changelling filminde de gerçek hikayeye ait kişilerin profilleri ile oyuncuların birebir benzerliği filmin diğer etkileyici bir boyutu olmuş. Uzun lafın kısası dram ve polisiye severlerin bu filmi heyecan verici bulacağına inanıyorum. Şimdiden iyi seyirler.



25 Aralık 2014 Perşembe

Tadı Damağınızda Kalan Bir Rehber- İzmir Gourmet Guide


İzmir demek lezzet demektir bir anlamda. Ve de Ege’nin kendine has tatlarının başkentine de İzmir demek çok da yanlış olmaz. Kahvaltının baş tacı simit gevrek adıyla ve Ege’nin kendine has lezzeti, İzmirli’nin ise sunumuyla bambaşka bir hal alır bu şehirde. Kahvaltının diğer vazgeçilmezlerinden biri ise boyozdur. Boyozun yanında sofralara buyur edilen yumurta da boyozun göbek adıdır bir anlamda. İkisi bir de yanına çay da oldu mu en zengin sofra işte o zaman kurulmuş olur.

Sonra kumru... Kumru adını lezzeti kendine has olan ekmeğinden ve kömür ateşinde buluşan salam, sucuk ve kaşarından alır. Ustasından yiyen ise tadını asla unutmaz, tiryakisi olur.

Ve İzmir’in diğer tüm lezzetleri… Zeytinyağlıları, İzmir köftesi, tulumu, tarhana çorbası, deniz ürünleri ve de şehirde gizli yüzlercesi. İzmir’de yaşayıp bu tatların bazıları ile bir yerlerde buluşan ve de bu eşsiz deneyimi sevdikleriyle paylaşanlar muhakkak ki vardır. Aynı şekilde şehir dışından İzmir’e konuk olarak gelmiş ve kulaktan dolma İzmir lezzetleriyle tanışmış birileri... Ancak her yemeği kendisine has yorumuyla damak tadına uyduran İzmir’deki mekanların tümüne hakim olabilmek oldukça zordur.

İzmir’de yaşayan ancak İzmir’deki birçok lezzetten hala bir haber olan, İzmir’e kısa süreliğine gelmiş ve yıllar sonra da adından bahsetmek isteyeceği tatlarla buluşmak isteyen veyahut İzmir’deki damak tadına uygun mekanları bilen ve yenilikleri yakından takip eden kişiler için harika bir rehber önerim var.  İsmi “İzmir Gourmet Guide”. Bu rehber sayesinde İzmir’i daha da yakından tanıma fırsatını elde ediyorsunuz.

Türkiye’de yeme ve içme alanında rüştünü ispatlamış kişilerden oluşan jüri tarafından seçilen İzmir’e ait yeme-içme ve eğlence mekanları ve bu mekanlara ait takdire şayan lezzetler bu rehberde buluşuyor. Hangi yemek, nerede tadılmalı bu kitapçıkta cevap buluyor. Daha önce dört defa meraklıları ile buluşan İzmir Gourmet Guide, beşincisinde sayfa bana yetmez dijitalde de görmem, hissetmem gerek diyenlere de harika bir alternatif oluşturuyor. Mekanlara ait lezzetler hakkında bilgi edinirken, sayfalarda yer alan QR kodlar ile de mekana gitmeden önce o ana gidebilmeniz böylece mümkün oluyor. Kitapçığın diğer güzel yanı ise “Sokak Arası Mekanları” ile İzmir’in gizli kalmış efsane tatlarına ışık tutması. Ayrıca “Az Uzaktakiler”ile İzmir’in ilçelerine ait ve en az İzmir lezzetleri kadar meşhur olan ünlü mekanları sizlere sunuyor. Dünya mutfağından farklı mutfak kültürlerini tecrübe etmeyi seven kişiler içinse onlarca seçenek İzmir Gourmet Guide’da mevcut.

Kısaca İzmir’i yakından tanımak ve hissetmek isteyen, yeme-içme eylemini temel ihtiyacın çok ötesinde paylaşılacak bir deneyim olarak gören kişilere göre İzmir Gourmet Guide.

Tasarımı ile de dikkat çeken İzmir Gourmet Guide’a hayat veren Mandal Ajans ve mekanları kendine has üslubuyla tanıtan Ahmet Güzelyağdöken ise takdiri hak ediyor.

Siz de özenle seçilmiş ve farklı tatlarıyla yeni müşteriyle tanışmayı bekleyen mekanlar için güvenilir kaynak olan bu rehberden yararlanabilir, edindiğiniz bilgilerle gurme dahi olabilirsiniz.

24 Aralık 2014 Çarşamba

Uzun Bir Molanın Ardından Tekrar Burdayım!

Yaz tatili tadında uzun bir molanın ardından bloga geri dönmüş bulunmaktayım. Dört yıl boyunca aralıksız blogta bir şeyler paylaşırken belki de kendimi özletmek istedim kim bilir. Belki ufak bir kafa tatili, belki içine kapanıp kendini dinleme... Artık ne ad verilirse.

Bu süreçte birçok şeye alıştım aslında. Medeni durumumun nişanlı olması, kamuda çalışma fikrinden dönüp dolaşıp özel sektörde iş arama durumuna ve duygusal gelgitlere...

Ayrıca dört ay boyunca Aristolog Reklam& Sosyal medya blogu ve Vera Luz mücevherat markasının kurumsal blogunda yazılar yazdım. Yakın zamanda Vera Luz'un blogundaki blog yazarlığı görevini tekrar kuruma geri versem de dört aylık bir süreç benim için eşsiz bir deneyimdi. Vera Luz markasının ürünleri her ne kadar paha olarak beni aşsa da markayla haşır neşir olmak manevi olarak ayrıca bir mutluluk yaşattı bana. Değerli mücevherler hakkında da epey bir aydınlandım laf aramızda. Gerçek pırlantayı ayırt edecek kıvama geldim. Yazılarımı merak edenler buraya tıklayarak yazılarıma ulaşabilirler. 

Bloga ara verdiğim süreç içerisinde birçok şey de biriktirdim aslında. Birçok film izledim, kitaplar okudum, ders çalıştım, arkadaşlarıma vakit ayırdım, mülakatlara gittim. KPSS sürecinin ardından ihmal ettiğim birçok şeyi gerçekleştirdim. 2014 senesinde düşlediğim birçok şeyi yaparken, bazılarını da ister istemez 2015'e iteledim.

Yazmaktan kısa bir süre uzaklaştığım zaman zarfında neler biriktirmişim önümüzdeki yazım da yazmaya başlayacağım. Bakalım bu süreçte neler yapmışım, neler yaşamışım.