29 Aralık 2014 Pazartesi
2015'iniz Kutlu Olsun!
Her sene adetimdir geçen yılı bloğumda uğurlarken gelecek yılı da güzel dileklerimle bloğumda karşılamak. Bu sene de yeni yıl yazısını es geçmek olmazdı.
Geçtiğimiz bir sene içerisinde iyisiyle kötüsüyle birçok şey yaşandı. Bloğum ise bu anların en yakından ve en samimi şahidiydi. Öğrencilikten çıkıp yaşamıma kendimce yön vermeye çalıştığım bu zamanlarda yeri geldi bana en doğru gelen şeyi yaparak, hata yaptım. Yeri geldi en isabetli kararı verdim ve kendim için hayırlı olandan yana bir karar kıldım. Mutlu oldum, yerli yersiz güldüm. Mutsuz oldum, yersiz yere kendimi hüzne boğdum. Ama kendim için en iyisi olacağına her zaman inandırdım kendimi. Ben bu sene umutluydum. Her şeye rağmen ben bu sene bolca da mutluydum.
2014'te aşk ve sevdiğim adam namına ilk adımlarımı atarken 2015'te ise hayallerimi süsleyen beyaz panjurlu işimin peşindeyim. Önümüzdeki yeni yılda ise değerini bileceğim ve değerimi bilen insanlara emek harcayacağım, sevdiğim insanların sevgisine doyacağım, umutlarıma bir adım daha yaklaşacağım ve yerli yersiz sıkıntılara en az kafa yoracağım sağlıklı bir sene olsun istiyorum. 2015 geçmişimde geçen en kötü günümü dahi aratmasın diliyorum.
Şuan ise bu yazımı merak edip okuyan, okudukça kendini bulan ya da bulmayan, kendisi için en iyi dilekleri kelimelerimin içinde arayan senin de yeni yılın kutlu olsun. İyiyi ve huzuru barındıran bir yıl peşini bırakmasın, hüzün ve kötü duygular ise arkasına bakmadan senden uzaklaşsın.
Şimdiden iyi seneler.
27 Aralık 2014 Cumartesi
Gerçek Hayata Ait Bir Senaryo: Changeling
İzmir'de yaşayanlar bu günlerde yağmurun şehri nasıl esir ettiğini bilirler. Hoş mevsim kış olunca sadece İzmir değil, birçok şehir yağmur altında... Ben de vaktimi yağmurda yapılabilecek en güzel şeylerden biri olan film izlemeye ayırıyorum bu ara. Mumun loş ışığında dizlerimi polar bataniyemi alıp, üzerine kahve yaptım mı bir de değmeyin keyfime. Dün gene böyle günlerimden biriyken türkçeye çevirisi 'Sahtekar' orjinal adı ise 'Changeling' olan 2008 yapımı bir dönem filmi izledim. Başrollerde Angelina Jolie oynuyordu. Filmin beni çeken kısmı ise gerçek hayatta bire bir yaşanan bir hikayeyi içermesiydi. Film adını 'küçük yaşta değiştirilen çocuklar' anlamına gelen 'changeling' kelimesinden alıyor. Film 1928 senesinde gündeme damga vuran bir olayın vizyona uyarlanmış hali. Filmin baş kahramanı Jolie'nin canlandırdığı Christine Collins dokuz yaşında Walter adındaki oğluyla yaşayan, eşinden ayrılmış bir kadın. Christine dönemin en gözde mesleklerinden biri olan telefon santralinde çalışıyor. İşi dolayısı ile bazen oğlunu evden yalnız bırakan Christine, bir gün işten eve geldiğinde oğlunu evde bulamıyor. Ardından Collins'in oğlunu bulma savaşı başlıyor. Yaklaşık beş ay sonra kendisine ait olmayan bir çocuk kendi oğluymuş gibi Christine'e getiriliyor. Ancak Christine oğlunun kendisine verilen çocuk olmadığından adı gibi emin. Bunu ispatlamaya çalıştıkça 'sorumluluklarından kaçmaya çalışan anne' sıfatıyla suçlanarak, birçok duruma maruz kalıyor. Tüm bu olaylar yaşanırken Gordon Steward Norhcott adında homoseksüel bir seri katil ortaya çıkıyor. Adamın tüm zevki sokaktaki çocukları toplayarak onları kümeslerde vahşi bir şekilde öldürmek. Filmin finaline doğru ise olaylar arasındaki bağlantılar kurulurken, film sürpriz bir finalle sona eriyor. Yabancı filmlerde çok fazla gözyaşı dökmesem de bu film bir kadın olarak taşıdığım analık içgüdüsünden midir nedir beni oldukça etkiledi. Filmin türüne ise polisiye, dram hatta psikolojik film dahi denebilir. Mahkeme ve idam sahnesi, polisler, medya, tımarhane, seri cinayetler gibi ilgi çekici birçok unsur bu filmde buluşmuş. İster istemez içine çekiyor insanı. Filmin ardından keşke beyaz perdede izleseymişim pişmanlığını yaşadım.
Filmin başrolüne ise Angelina Jolie cuk oturmuş. Zaten filmin yapımcısı da hem günümüze uyacak kadar modern hem de 1920'li dönemleri yansıtacak kadar eskiye ait bir yüze sahip olduğu için Jolie'yi başrole uygun bulmuş. Ayrıca Changeling 2008 senesinde Cannes film festivalinde de gösterilmiş.
Gerçek hayattan uyarlama filmlerin ardından huyumdur, filmin gerçek hikayesini araştırırım. Changelling filminde de gerçek hikayeye ait kişilerin profilleri ile oyuncuların birebir benzerliği filmin diğer etkileyici bir boyutu olmuş. Uzun lafın kısası dram ve polisiye severlerin bu filmi heyecan verici bulacağına inanıyorum. Şimdiden iyi seyirler.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 16:47 3 kişi ahkam kesmiş
neymiş: 1928, Amerikan yapımı film, Angelina Jolie, Changeling, dönem filmi, film, film önerisi, film tavsiyeleri, hobi, Sahtekar
25 Aralık 2014 Perşembe
Tadı Damağınızda Kalan Bir Rehber- İzmir Gourmet Guide
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 20:34 1 kişi ahkam kesmiş
neymiş: izmir, izmir gourmet guide, izmir rehber, Mandal ajans, markadeneyimi, üründeneyimi
24 Aralık 2014 Çarşamba
Uzun Bir Molanın Ardından Tekrar Burdayım!
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 20:44 5 kişi ahkam kesmiş
neymiş: banadair, blog, blog yazarları etkinlik, mola, Vera Luz
14 Ağustos 2014 Perşembe
Signal White Now Gold ile Doyasıya Sırıtabilmek
Geçtiğimiz hafta Fikri Mühim aracılığı ile Signal markasının yeni çıkan ürünü olan Signal White Now Gold yeni diş macunu ve Signal Ultra Reach diş fırçası elime ulaştı. Fırçayı şuan için ihtiyaç duymadığımdan henüz kullanmasam da macunu kullanmaya çoktan başladım. Ben diş konusunda aslında hep bir şeylerden muzdaribim. Kahve ve çay fazla tüketmesem de ve hayatımda sigarayı hiç kullanmamış olsam da dişlerim yeterli beyazlıkta değil. Tatlı ve dondurmayla ise enteresan bir şekilde hiç aram yok. Buna rağmen çocukluktan itibaren sahip olduğum bolca dolguya sahibim. 4-5 yılda bir belki de daha kısa sürede dolguları yenileme gibi bir zorunluluğum var. O nedenle gerçek hayatta ve fotoğraf çekimlerinde dişlerime çok güvendiğimi söyleyemeyeceğim. Genelde tutuk bir gülümsemeyle hayatımı devam ettirmeye çalışıyorum. Başlıkta gülmek yerine sırıtmak dedim farketmişsinizdir. İşte ben sırıtmaya hasret kalanlardanım. Çünkü sırıtmak diş rengi ve sağlığından sıfır şüpheye sahip insanların özgüvenini gösteriyor bana göre.
Bir haftadır ise Signal White Now Gold ürününü Fikri Mühim ve Signal sayesinde tecrübe ediyorum. Şu ana kadarki sonuçtan ise oldukça memnun kaldım diyebilirim. Kısa sürede diş rengimde farkedilir bir beyazlama gerçekleşti. Yanında gönderilen testerlardan ise bolca çevremdeki arkadaşlarıma dağıttım. Genel olarak tepkiler olumlu oldu. Ayrıca macunun renginin mavi olması olaya eğlenceli bir boyut katıyor. Yaşı ufak tüketiciler içinse bu mavi renk diş fırçalama zorunluluğunu oyuna çeviren bir eğlence niteliğinde. Ben bile aynada bakıp kendimce eğleniyorum bazen.
İşin önemli diğer boyutu ise ürünün tamamen test edilmiş bir ürün olması ve bu anlamdaki güvenirliliği. Çünkü beyazlama vaad eden bir çok diş macunu başta tebeşir tozu olmak üzere birçok zararlı kimyasal ürün içerebiliyor. Bu da dişlerin dış görünüşündeki boya algısı ile geçici beyaz bir görünüm sağlarken dişe içten içe kimyasal olarak zarar veriyor. Signal White Gold Now ise kesinlikle zararlı kimyasal maddeler içermiyor.
Signal White Now Gold fikirlerimin şimdilik bunlardan ibaret. Sizden daha beyaz gülüşlerin ve bu gülüşe ait özgüvenin peşindeyseniz, kesinlikte ürünü kullanmanızı öneririm.
Adeta sesimi duyarak hınzır gibi yetişen Fikri Mühim'e ve Signal markasına ise teşekkür etmessem olmaz tabii.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 16:21 3 kişi ahkam kesmiş
neymiş: diş beyazlığı, diş macunu, diş sağlığı, markadeneyimi, sağlık, Signal Ultra Reach, Signal White Now Gold, üründeneyimi
9 Ağustos 2014 Cumartesi
Bir Nişan Töreni
Önce bayram akabinde söz artı nişan. Her şey hayal ettiğim(iz) gibi gerçekleşti. Bilhassa nişan... Arzuladığımız insanlar eşliğinde, sade ve güzel bir törenle gerçekleşti nişanımız. Saçım, makyajım, pastamız, alyanslar her şey hayalimizdeki gibi gerçekleşti. O akşam için misafirlere ufak bir hatıra olarak düşündüğüm kokulu pembe güllü sabunlar ise beklediğimden daha fazla sevildi. Herkes mutlulukla attılar çantalarına. Sabunları internette uzun araştırmalar sonucunda Büyülü Sabunlar'dan ısmarladım. Şuradan sabunlara ulaşabilirsiniz. Siz de özel günleriniz için aile ve dostlarınıza farklı bir hediye düşlüyorsanız, mumların yaratıcısı Büyülü Sabunların ürünlerini kesinlikle tavsiye ediyorum. Tabii firmanın İzmir'de yer alması tercih etme olasılığımı daha da arttırdı.
Nişan sonrası ise artık sağ parmağımda yüzük, ilişkinin bir seviye daha ilerlemesine tanık olmaya başladım. İşin en güzel yanı ise karşındaki kadın/adamla bir hayat geçirebilme fikrinin kafada daha net ve şüphe götürmez hale gelmeye başlaması ve birlikte bu yolda daha sağlam adım atabilmenin mutluluğu. 3,5 yılımıza yarın girerken aşkın ilk üç yıl sürdüğünün büyük bir yalan olduğunu söyleyebilirim. Aksine aşk tanıdıkça katlanarak artıyor. Tabii bu hem sizin hem karşındakinin ilişki boyunca atlattığı dönemeç ve süreçlere birlikte direnebilme gücünüzle de alakalı. Her zorluk ardından daha kenetleniyor insan birbirine.
Muhtemelen sizler de Facebook üzerinden bolca nişan ve düğün davetiyelerine ve albümlerine maruz kalmışken olayı fazla uzatmak istemiyorum. Ben bile bu süreçten geçerken olayın civcivlendirilmesine içi bayılanlardanım. Her şey tadında güzel. Hakkımızda hayırlısını diliyor, yazıma son veriyorum.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 21:07 3 kişi ahkam kesmiş
neymiş: aile, aşk, evlilikhazırlıkları, mutluluk, nişan, sevgi, tören
26 Temmuz 2014 Cumartesi
Herkese İyi Bayramlar
Bayram kapıya dayandı gene. Nerede o eski bayramlara girmeden bu bayramda gene aile büyüklerimle geçirebildiğim için şanslıyım aslında. Çünkü biz yetişkin haline büründükçe anneler, babalar, anneanneler, babaanneler ve dedeler giderek yaşlanıyor. Biz ise bugün ve hiç bir zaman onlarsız bir bayram düşünemiyoruz. Her ne kadar ömür boyu tüm bayramlarımıza eşlik edemeyeceklerini bilsek de bu düşünceleri kabullenmek istemiyoruz hiç bir zaman. Aslında bu gerçeği farkında olup her bayram bunun mutluluğuyla bile yetinebilmek önemli. Gene kaybettiğimiz yakınlarımızı hatırlamak ve ona özlemimizi dile getirmek gerek bayramlarda. Çünkü ben bedenen yanımızda olmasalar dahi bu ruhen böyle özel günlerde tüm söylediklerimizi hissedeceklerine inancındayım.
Özetle sevdiklerimizle birlikte olmanın tadını çıkaralım bu bayram. Fazla bir bahaneye gerek yok, sadece yanımızda oldukları için mutlu olalım. Herkese şimdiden mutlu bayramlar.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 20:15 4 kişi ahkam kesmiş
neymiş: banadair, bayram, ramazan bayramı, şeker
22 Temmuz 2014 Salı
Nişana Geri Sayım
Akabinde asıl zor level olan baba ile erkek arkadaşın kaynaştırılması kısmını güzel bir şekilde atlatarak ise büyük bir oh çektim. Ardından ise nişan tarihi belirlendi ve hazırlıklar başladı. Nişanı ev içerisinde (anneanne evi) mütavazi bir törende gerçekleştirmeye karar kıldık. Salon tutmak, abartılı salon kıyafetleri giymek gözümüze gereksiz gibi göründü. Gönüller bir olduktan sonra.
Ardından alışverişler başladı. Öncelikli olarak gecenin yıldızı ve ömür boyu bizim parçamız haline geleceğini tüm kalbimle dilediğim alyanslarımızı seçtik. Ve alyanslarımızı Osmanlı'dan bugüne birçok çifttin hayatını birleştirme kararlarında onların en büyük yardımcısı olan Tarihi Kapalıçarşı kuyumcularından almakta karar kıldık. Nişan alışverişi aslında beklediğimden de kolay oldu. Çünkü erkek arkadaşımla zevklerimiz birbirine çok yakın. Bu da karar sürecimizi epey bir kısalttı. Önceden de kafamızda birçok şey belirli olduğu için sancısız bir şekilde bu kısmı atlattık. Ardından alyansın yareni olacak olan nişan tepsisi ve makasını İzmir Kemeraltı'ndan aldım. (Dip not: Kapalıçarşı'da tepsi fiyatları epey uçuk, o nedenle hem zevkime hem de bütçeme göre tepsiyi gene kürkçü dükkanım olan İzmir'de buldum.)
Gecenin diğer teferruatları olan o gece giyilecek kıyafetler ve diğer tüm ayrıntılar ise geçtiğimiz günlerde alındı ve bir kenara kondu. Hazırlıklar neredeyse tas tamam. Nişan ise bayramdan sonra gerçekleşecek. Şimdi ise geri sayım yapıyoruz. Nişandan sonra havadisleri ise buradan bildireceğim. Tüm sevenler tez zamanda kavuşsun diliyorum. Bizim içinse hakkımızda hayırlısı.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 20:58 7 kişi ahkam kesmiş
neymiş: aşk, evlilik, evlilik teklifi, evlilikhazırlıkları, merasim, nişan, sevgi
19 Temmuz 2014 Cumartesi
İftar Yoğurtsuz Olmaz!
Benim gibi yirmili yaşların ortasında gelmişseniz ve annelik kavramı maximum on sene uzağınızdaysa türk icadı yoğurtun tüketimine daha fazla önem vermek gerekiyor. Çok ileride yaşlanınca ise kemik erimesi gibi kadınlarda en çok rastlanan sağlık problemiyle karşılaşmak istemiyorsanız, süt, peynir ve yoğurdun tüketimi şart! Benim gibi sütle aranız çok da iyi değilse ve sütü sadece nescafe, nesquik, sahlep gibi türevleriyle tüketebiliyorsanız. Peynirle de kahvaltı dışında pek de alakanız yoksa geriye bir tek sık tüketebilecek yoğurt kalıyor.
Geçtiğimiz süre zarfında Tavsiye Kanalı bana soyadımdan çokça aşina olduğum lakin, markanın veliahtı olacak kadar şanslı olmadığım Eker markasına ait yoğurtlardan tadına bakmam için yollamış. Daha önce Eker yoğurt yemişliğim vardı. Özellikle de 250 gramdan şeklinde dört parçaya bölünmüş paketleri oldukça pratik. Al çantana her yere taşı, tükettiğin kadarını aç vs vs. Hele de iki kişilik aileler için pek bir ideal. İhtiyacın kadarını kullandığından diğer paketler taptaze bozulmadan dolapta duruyor.
Özetle yoğurt yemenin gerekliliğini bir kez daha hatırlamış oldum Eker yoğurt sayesinde. Bir de annenin ev yapımı reçeliyle karıştırılıp yenildiğinde, lezzeti ben en iyisiyim diyen meyveli yoğurt markasına yarışacak düzeyde.
Şayet siz Eker markasının yoğurtlarının tadına bakmadıysanız kampanya halen devam etmekte. Başvurunuzu Tavsiye Kanalı'na yaparak siz de iftarlarınıza ayrı bir tat katacak Eker yoğurdu sofranıza buyur edebilirsiniz.
Dip not: Bu arada ürünlerin yanında bir de çiçek tohum kartı yollamışlar. Henüz ekmedim ancak yakın zamanda ekeceğim. Bakalım ortaya nasıl bir çiçek çıkacak.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 14:07 0 kişi ahkam kesmiş
neymiş: iftar, markadeneyimi, ramazan, üründeneyimi, yoğurt
8 Temmuz 2014 Salı
Sınavın Ardından
Son bir senede bir yerlere gelir miydim bilinmez ama mesleğimde ilerlemek adına bir şeyler yapabilirdim oysa ki. Ama gelin görün ki aile baskısı, özel sektör uzunca süreler iş bulamama KPSS'yi bir son çare gibi sundu önüme. Ben de madem hayat tecrübesi olan insanlar bu kadar ısrarcı belki de denemeliyim dedim. Hep burnumun dikine gidiyorken, bu kez etrafımdakilere kulak vermekte yarar buldum. En önemlisi de idealimdeki işten çoktan geçmiş, uzun süre işsizlikte sınandıktan sonra ne iş olsa yaparım abi kafasına ermiştim.
Bu zaman zarfında da blogumu epey bir ihmal ettim farkındayım. Diğer yandan da bir o kadar mahcubum. Telafi için döndüm aslında. Sadece blogun değil, birçok şeyin telafisi. Belki de geçen bir koca bir yılın... Bundan sonra önümde yeni, muhtemelen de bolca kavisli bir yol(lar) var. Bir yol ayrımını ise gerimde bıraktım. Artık güzel şeyler olsun, son iki yılda aşırı dozda hayal kırıklığı yaşamışken artık benim de yüzüm gülsün istiyorum. Hepsi bu!
Bu arada hayatımda sevindirici şeyler de olmadı değil tabii. Ama bunu diğer yazımda ayrıntılı bir şekilde yazacağım. Hoşçakalınız.
Dip not: Bu süre zarfında hayal kurmamayı öğrendim. Çünkü ne kadar fazla hayal kurarsan, bir o kadar hayal kırıklığı yaşıyorsun. Yılgınlıklarla doluyor bünyen. Sanırım akışına bırakmak en iyisi.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 18:26 4 kişi ahkam kesmiş
neymiş: banadair, iş, KPSS, sektör, yeni hayat
6 Haziran 2014 Cuma
Biraz Bulaşık Alır Mısınız?
Etkinlik Midpoint'te gerçekleşecekti. Midpoint'in lezzetlerine aşina olduğumdan leziz bir öğle yemeğinin olacağından hiç şüphem yoktu.
Etkinlik günü geldiğinde söylenen saatte Midpoint'teydim. Etkinlik haftaiçi olmasına rağmen katılım oldukça yüksekti. Yemek blog yazarları ağırlıklı olmak üzere benim gibi bloguna her şeyi dahil eden kişisel blog yazarları ve makyaj blog yazarları da etkinlikte yerini almıştı. Etkinliğin ev sahibesi Pril markasının PR ajansı olan Med Partners Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Ajansı idi. Ajanstan Müşteri İlişkileri Temsilcisi Ünzile Hanım beni kapılarda karşıladı. Meslektaş olmanın da verdiği rahatlıkla kaynaşmamız da çok geç olmadı. İçeri girip diğer blog yazarları ile merhabalaştıktan sonra fotoğraf çekimleri başladı bile. O güne özel minyatür bir fotoğraf stüdyoyu hazırlamışlardı. Elimde Pril tacı yüzümde şapşal gülümsememle hemen objektiflere ilk pozumu verdim. Diğer fotoğrafımda ise 'En Hamarat Benim' sloganıyla herkese meydan okudum. (duy da inanma!) (Fotoğrafları görmek için buraya alayım seni)
Med Partners çalışanları ile ufak bir sohbetin ardından, Midpoint'in servisleri başladı. Bir süre sonra ise Açelya Akkoyun ve Pril markasının sahibi Henkel firmasının idare kadrosundan çalışanlar geldiler. Akabinde herkesin söz aldığı sohbet de başlamış oldu. Sohbet başlar başlamaz ise klasik fısıldaşmalar başlamıştı. Açelya Akkoyun'un ekrandakindaki görüntüsü ile kıyası... Meşhur derin gamzeleri ile beynimize kazınan Açelya Hanım, ekranda görünenden fazlası vardı eksisi ise yoktu. Aynı samimiyet, aynı doğallık, tek farkı ekranda görünenden çok daha uzun boylu ve atletik yapılı olmasıydı. Sonradan öğrendik ki uzun seneler voleybolcu olarak okul takımlarında yer almış. Bir gününün nasıl geçtiğinden, yardımcısı olsa dahi mutfağa girmekten büyük haz duyduğundan, bu hazzın ise özellikle sevdiklerine kendi elleriyle bir şeyler sunabilmek olduğundan bahsetti. Küçük kızını da anmadan duramadı. O da her anne gibi iki lafından biri kızı Alya idi.
Daha sonra ise geldik asıl konuya. Pril'in içeriğine. Pril kendimi bildim bileli bulaşık markası denilince aklıma gelen ilk markadan biri. Zaten Türkiye'nin ilk bulaşık markası daha ötesi var mı? Tam 35 yıllık bir geçmişe sahip. İlk çıktığı günden beri markanın istikrarını sürdürmesi ve 35 yıldır marka lideri olması da zaten markanın hem içerik hem de pazarlama yönünden ne kadar başarılı olduğunun göstergesi. Hepsinden önce o vardı derler ya, işte aynen öyle. Anneannemin, teyzemin, annemin, halamın hepsinin evinde çokça görmüşlüğüm var Pril'i. Mutfak lavabosunun ayrılmaz yoldaşı desek yanlış olmaz. Hatta pikniklerde sabun bulamadığımız zamanlarda az mı elimizi Pril ile yıkadık. Kokusu konusunda da bulaşıktaki kötü kokuları bastırma da bire bir. Bilhassa meyve kokularına hayran biri olarak limonlu, nar ve yeşil elmalı olanlara daha bir hayranım. Bulaşıkları çıkarma gücünden bahsetmeme gerek yok zira birçoğumuz zaten buna yakından tanığız.
Etkinliğin sonuna doğru bu kez Açelya Hanım ile fotoğraf çektirdik. Son olaraksa toplu olarak gülümsedik objektife muzipçe. Henkel günün küçük bir hatırası olarak ise bize Pril'in basın kitini ve hediyelerini sundu. Pakette Pril limonlu bulaşık deterjanı başta olmak üzere bir de beyaz şirin bir fırın tepsisi vardı. Kullanmaya kıyamayacağımı bildiğimden onu ilerde kullanılmak üzere diğerlerinin yanına ayırdım.
Özetle Pril markası ile gün benim için oldukça eğlenceli geçti diyebilirim. Henkel'in Satış ve Pazarlama ekibinin dinamik kadrosu, Açelya Akkoyun'un meşhur gamzeleri ve doğallığı ile Meds Partners Reklamcılık ve Halkla İlişkiler'in çalışanlarının misafirperverliği ile unutulmaz bir gün yaşadım. Umarım tekrardan bir araya gelme şansını yakalarız.
(Fotoğrafları görmek için buraya alayım seni)
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 11:45 4 kişi ahkam kesmiş
neymiş: Açelya Akkoyun, lansman, markadeneyimi, midpoint, Pril, üründeneyimi
24 Şubat 2014 Pazartesi
Bumerang ile 'Seasons of Love' Gecesi
Geçtiğimiz hafta Hürriyet Bumerang'ın 'Seasons of Love' adını taşıyan İzmir'den seçilecek 10 blog yazarının katılımıyla gerçekleşeceğini duyurduğu deneyim günlerine dair ilanına sosyal medyada denk gelmiştim. Etkinliğe katılım şartı ise daha önce gidilen her hangi bir mekana dair değerlendirmemizi içeren bir yazıyı Bumerang'a göndermekti. Ben de geçtiğimiz ay Bisquitte Cafe & Mutfak'ta gerçekleşen etkinliğe dair yazdığım yazı ile başvurumu yaptım. Yazımı başarılı bulmuş olacaklar ki ertesi gün Bumerang ekibi tarafından aranarak, etkinliğe katılacak 10 blog yazarından biri olduğum söylendi. Bumerang'ın bana sunduğu ikinci bir etkinlikti bu. İlki ise yazın 'Road to Bodrum' adını taşıyan gene 10 blog yazarı ile gerçekleşen Safari Turu idi. O zaman etkinliğe katılacak 10 blog yazarından biri ben olsam da o hafta işim çıktığı için etkinliğe katılamamış. İçten içe de bir burukluk hissetmiştim. Bu nedenle 'Seasons of Love' etkinliği benim için ikinci bir fırsat oldu.
Etkinliğin konsepti ise adından da anlaşıldığı gibi aşktı. Ancak buradaki aşk, sadece kadın-erkek arasında geçen değil, genel anlamda birçok şeye duyulan aşktı. İlk aşk aile, sahip olunan ve isteyerek yapılan mesleğe duyulan aşk, vitrinde gördüğün ve sahip olmak isteğiyle yanıp kavrulduğun ayakkabıya duyulan aşk, yemeğe içeceğe hatta çikolataya duyduğun aşk...
Akşam yemeği olarak Midpoint'te gerçekleşeceği belirtilen bu etkinlikte, unutulmayacak lezzetlerden olmaya aday eşsiz yemek menüleri ve yemeklerin ayrılmaz parçası şarap yer alıyordu. 'Lezzeti aşkınla paylaş' sloganı ile de bu lezzetleri sevdiğimiz biriyle ya da aşkımızla paylaşmamız isteniyordu. Ben de ilk aşkım olan annemi etkinliğe götürmeye karar verdim. Böylece blog yazarlığı hakkında tam bir bilgiye sahip olmayan annemin, konuyu ortamında görmesini istedim.
Geceye gelirsek...
Gecenin ev sahibeleri Bumerang ekibinden Arzu hanım, Hürriyet Ege'den yazar Bahar Akıncı Hanım, gecenin sponsorluğunu üstlenerek bizleri Gastronomi anlamında bilgilendiren dude table ailesiydi. İlk kez duyanlar için bilgi vereyim. Dude table yemek kültürüne ait birçok bilgiyi içinde barındıran online bir platform. Yemeğin sadece öğünden ibaret olmadığını aslında bir ülkenin kültür ve değerlerini yansıttığı hakkında bilgi veren, bu alanda ilgililerine kaynak olabilecek güzel bir site. Gene bu gece ev sahipliği yapan markalar arasında yer alan Terra şaraplarının ana markası olan Mey vardı.
Geceye dair fotoğraflara buradan ulaşabilirsin.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 15:33 3 kişi ahkam kesmiş
neymiş: Bahar Akıncı, blog, blog yazarları etkinlik, bumerang, deneyim günleri, dudatable, Mey, midpoint, Seasons of Love, Terra, üründeneyimi, Winter Tastes
22 Şubat 2014 Cumartesi
Eyvah Eyvah 3 Hakkında
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 13:49 2 kişi ahkam kesmiş
neymiş: Eyvah Eyvah 3, film, komedi filmi, popüler sinema, sinema, vizyondakiler
20 Şubat 2014 Perşembe
Uzaktan İlişki Yürütmek
Diğer yanda özlemek ne kadar sinir bozucuysa, kavuşmak bir o kadar mutluluk vericidir. Tarifi yoktur. Her buluşmada ilk buluşmanın tadına varır insan. En önemlisi aynı şehirde ya da yakında olupta buluşmaları rutin hale getirmek ve otomatiğe bağlanmış görüşmeler yaşamaksa, sık gerçekleştirilemeyen ama az ama öz zamanların geçirildiği buluşmalar daha anlamlı gelir insana. Susmak önceleri acaba konuşacak konumuz kalmadı mı korkusuna sebep olurken, ayrıyken bir araya gelindiğinde ise susmalar dahi anlam bulur. Gerekçe bellidir, özlenmiştir. Gözler buluşur.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 15:22 4 kişi ahkam kesmiş
neymiş: aşk, hasret, özlem, uzaktan ilişki yürütmek
22 Ocak 2014 Çarşamba
Bisquitte'de Mutlu Bir Gün
Geçtiğimiz haftasonu gene bir etkinlik gerçekleşerek, ben dahil olmak üzere birçok blog yazarına ev sahipliği yaptı. Etkinliği düzenleyen marka İzmir'de uzun zamandan beri bilinen ve tarz sahibi bir mekan olan Bisquitte Cafe & Bar. Aslında Bisquitte'le epey önceden bir tanışıklığım vardı. Kısa bir süre tasarımlarını ve SM yönetimini yapan reklam ajansında çalışmış, markanın sosyal medya takibini gerçekleştirmiştim. Ve Bisquitte'in mutfağı da ajansın birinci katında yer aldığından tüm lezzetlerin üretim sürecine birebir şahit olmuştum. Yemekler aşırı titizlikle hazırlanıyor, hijyen kurallarına fazlasıyla önem veriliyordu. Aşçısını dahi tanıdığım dönemde, yemeklerin lezzetinin işine olan aşkla doğru orantılı olduğunu o dönem bir kez daha gözlerimle görmüş oldum. O nedenle gönül rahatlığıyla ve bir tanıdığıma ziyarete gider gibi gittim Bisquitte'in Alsancak Kordon'da gerçekleşen etkinliğine.
Bisquitte mekan olarak biraz Fransız biraz İtalyan kafesi havasını taşıyor. Ama yiyecek ve içecek menüsü (ki o bile orjinaldir, gidenler bilir.) Türk mutfağının eşsiz lezzetlerinden de nasibini almış durumda. Adana kebap (Postmodern Adana) , patlıcan bonfile gibi birçok türk yemeğini Bisquitte yorumuyla bulabiliyorsunuz. Diğer yanda İtalyan aşıklarına birçok farklı çeşitteki pizzalar, ben et yemem diyen ve formuna dikkat edenlere ise birbirinden lezzetli ve farklı çeşitteki salatalar eşlik ediyor. Bir de aklıma kazınan Amigos var ki, anlamını İspanyolcadan alırken, adı gibi 'arkadaş' samimiyetinde ve tadında bir menü.
Ben yemek konusunda gurme olmasam da etkinlikte bulunan yemek blog yazarları arkadaşlarım ve ablalarım gibi yemeklerden ve hizmetten oldukça memnun kaldım. Hizmeti de belirtiyorum çünkü garsonlar sürekli gülüyorlar, o derece samimiler.
Şu ana kadar Bornova, Gaziemir Optimum ve Alsancak (Kordon) olmak üzere üç İzmir semtinde bulunan Bisquitte'in artık Bostanlı'da olduğunu da belirteyim. Henüz Bisquitte lezzetlerini tatmamış olanlara ise Bisquitte'i yakın zamanda tecrübe etmelerini öneririm. Şimdiden afiyet olsun.
Etkinlik fotoğraflarına bakmak için Facebook albümüme tık!
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 18:57 7 kişi ahkam kesmiş
neymiş: Alsancak Kordon, bisquitte, bisquitte cafe, blog yazarları etkinlik, izmirli bloggerlar, marka deneyimi, markadeneyimi, ürün deneyimi
10 Ocak 2014 Cuma
Patron Mutlu Son İstiyor
Kışın soğuklarında yapılabilecek en güzel alternatif şüphesiz sinemaya gitmek. Tabii sinemaya gitmenin bonusu olan patlamış mısır ve kolada işi daha da cazip hale getiriyor. Operatör firmalarının belli günler için geçerli olan sinema kampanyalarının da bu zevki daha az maliyetli hale getirmesinde payı büyük elbette.
Dün uzun zamandan beri sinemaya gitmediğimi farkederek, 'Patron Mutlu Son İstiyor' filmine gitmeye karar verdim. Tolga Çevik'in aman aman hastası olmasam da televizyonda çokça kez denk geldiğim Kapadokya'lı aşk sahneleri aklımı çelmeye yetti. Çocuk yaşta Kapadokya'yı bir kez görme şansını bulan biri olarak, bu kez de film karelerinde görmeyi arzuladım. Filme gittiğim de ise başarılı buldum diyebilirim. Ama şunu da kabul etmek gerekir ki filmin birçok sahnesini Göreme'nin harika manzarası, tüften yapılmış şahane taş evler kurtarmış. Filmin başkahramanı Sinan gerçekten sempatik bir karakter. Senaristlik gibi oldukça karizmatik olan mesleğinin yanında, günlük hayatında tam bir anti-karizmatik. Film boyunca sakarlıklarını ve özgüvensizliğini bolca izliyoruz. Ama karakterinin doğal oluşu film kahramanına kendinizi daha da yakın hissetmenize neden oluyor. Ezgi Mola'nın her filmde olduğu gibi bu filmde de Eylül karakteriyle şirinliği üzerinde. Eylül karakteri kendinden emin ama bir o kadar kararsız, duygusal bir o kadar da donuk, gelgitli bir karakter. Murat Başoğlu'nun canlandırdığı Faruk karakteri ise epey yüzeysel işlenmiş. Sanki gerçek karakterini oynuyormuş gibiydi. Eylül (Ezgi Mola) karakterinin annesini oynayan Ayşe Nur Yazıcı'nın oynadığı Vuslat karakterinin ise neredeyse hiç denecek kadar sahneleri azdı. Kız ile annesinin bu kadar mesafeli olması ve bunlar arasında çok az konuşmaya yer verilmesi yetersiz geldi bana. Gene asabi karakteriyle yer yer dikkat çeken Ezgi'nin babası, filmin sonlarına doğru sakin kişiliğiyle pasif bir karaktere dönüşüverdi. Yani özetle tiplerin karakterleri ara ara sivrileştirilmeye çalışılmış ancak onda da tam başarılı olunamamış. Saba Tümer ise sanki sadece film afişinde ve fragmanda dikkat çeksin diye filme konmuş gibiydi. Sahnesi yok denecek kadar azdı. Filmin diğer dikkat çeken rolü ise Arif karakterine ait. Atçılık işiyle uğraşan Arif'i Erkan Can canlandırmış. Arif, hayatını hayvancılıkla sürdüren ve ilk başında düz bir karakter, ancak filmin ilerleyen zamanlarında içinde felsefi derinlik bulunduracak kadar da büyük bir adam çıkıyor içinden. O nedenle filmin en anlamlı (felsefi) konuşan karakterlerinden biri de aynı zamanda.
Tolga Çevik'in ikinci karakteri İskender Abi'nin ise plastik makyajına diyecek yok. Beyaz Show'da görmesem adamın Tolga Çevik olduğuna asla inanmazdım. İskender Abi, kıroyum ama para bende geleneğini bozmayan bir medya patronu. (Yarım Elma'daki Medeni Karpuz tipini anımsattı bana.)
Filmin sonunu ise beklediğimden daha sönük buldum diyebilirim. Akıllara kazınacak bir son gibi gelmedi bana. Filmden sonra Kapadokya'daki balonlara binme sevdam daha arttı. Bir gün Kapadokya'ya tekrar gidersem, o zevki yaşamadan dönmek istemiyorum.
Özetle, eğlenceli vakit geçirmek isteyenlerin gidebileceği bir film. Belki de senaryo Yılmaz Erdoğan'a ait olduğundan, ben fazla beklenti içinde filme gittim, tam da umduğumu bulamadım, bilemiyorum. Filme gidenlerin de film hakkında yorumlarını bekliyorum.
Son olarak işte filmin jeneriği ve Sezen Aksu : müzik link
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 16:18 3 kişi ahkam kesmiş
neymiş: Ezgi Mola, film, Patron Mutlu Son İstiyor, sinema, Tolga Çevik
6 Ocak 2014 Pazartesi
Fikrimühim Ürün Denemeleri Part 2: Coffe Mate
Geçtiğimiz haftalarda Fikrimühim'in kahve ile ilgili anketi mailime ulaştı. Kahve içmeyi seven biri olarak bu anketi bayıla bayıla doldurdum tabii... Anket sonucum, ağırlıklı olarak sütten çok süt tozunu tercih etmek olunca, farkında olmadan Fikrimühim'in Coffee Mate süt tozu markasına yönelik hazırladığı kampanyasına dahil oluvermişim. Akabinde sitesinden kampanyaya katılımımı gerçekleştirdim. Ve yaklaşık bir hafta sonra Fikrimühim'in deneme paketi elime ulaştı. Pakette neler mi vardı? Öncelikli olarak Fikrimühim'in biz kampanya katılımcılarına özel mektubu, Coffee Mate ürününe ait tanıtıcı broşürler ve denemem için yollanan iki paket Nescafe Classic ve Coffee Mate (#ayrılmazikili). Evdede tam nescafe bitmiş ve Nescafe Classic krizi yaşanırken (3'ü 1 arada ve türevlerinden aynı lezzeti alamıyorum) bu yollanan deneme paketleri bana ilaç gibi geldi. Hemen kettle'ıma çalış emrini vererek, bu yeni paketleri denemeye koyuldum. Bu arada demeden edemeyeceğim Coffe Mate'nin yeni formülü eskisine nazaran daha yumuşak, diğer yandan neskafenin de kokusunu bastırmıyor. Özetle gerçekten ideal lezzette.
Diğer yanda PR ve Reklamcı olarak (her ne kadar şu an için meslek olarak icra etmesem de) Fikrimühim'in W.O.M. (Ağızdan ağıza iletişim) alanında başarılı bir öncü olduğunu düşünüyorum. Zira markaların kendi hakkında bas bas bağırmasındansa bizzat markayı deneyen kişilerin görüşlerini almak ve gene bu markaları deneyenler olarak iyisi ile kötüsü ile memnuniyet veya şikayetlerini belirtmek çok daha inandırıcı ve samimi.
Özetle Fikrimühim ile yaşadığım 2. deneyimim de başarılı ile sonuçlandı diyebilirim. Siz de deneyerek en doğru seçimlerin yapılabileceğine inanıyorsanız bu deneyimi yaşamanızı tavsiye ederim. Şimdilik benden bu kadar. Sonraki yazıda görüşmek üzere.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 17:20 3 kişi ahkam kesmiş
neymiş: ayrılmaz ikili, Coffe Mate, fikrimühim, kahve, kahve keyfi, markadeneyimi, Nescafe, üründeneyimi
1 Ocak 2014 Çarşamba
2014 Sürprizleriyle Gelirken
2013 senesi hayli hareketli bir sene oldu herkes gibi benim için de. Nasıl olmasın? Türkiye'de bile bir sene içerisinde nice olaylar olmuş, nice kayıplar verilmişken bu ülkenin bir bireyi olarak kayıtsız kalabilmek ne mümkün.
Asıl olan ise özel hayatımda birçok şeyleri atlattığım bir sene oldu. İçinde 13 geçtiğinden midir nedir, pek de hayrını göremedim geçtiğimiz senenin. Aman gene de en kötü senemiz böyle olsun demekte fayda var. 2013'de; sevdiğim insanla askerlik ve memleket değişikliği ile iki kez ayrı düştüm. Özlemin kelime anlamı dışında duygusal anlamını da tattım. Çok sevdiğim ve ilerde anne olarak görmeyi çok istediğim Gülçin Teyze'mi kaybettim. İşsizlikle sınandım, birçok mülakattan kahrolarak döndüm. Yeri geldi kendime özgüvenimi bile kaybetmeme neden oldu tüm bu olanlar. Sonra aklımda hiç olmayan KPSS'ye hazırlanmaya karar verdim. Ders kitaplarına veda edemeden, gene kitaplarıma geri döndüm. Özetle iyisiyle kötüsüyle bir yılı geride bıraktım.
Bu sene ise sürprizleriyle geldi bana. Yılbaşını evde PTT (pijama-terlik-televizyon) üçlüsüyle geçirmeye adapte olmuşken kendi birden bir sürprizin içinde buldum. Sevdiğim insanın sürpriziyle (İstanbul'dan çıkıp gelmesi) kendimi dışarıda buldum. Olanların hızını idrak edememişken bir de üzerine evlenme teklifi aldım. Ve üçüncü yılımıza aylar kalmışken sevdiğim insanla hayat boyu birlikte olma sözüne dair adımımı (adımımızı) attım. Özetle 2014 en büyük sürpriziyle girdi kapımdan.
2014'ün ileriki zamanlarda neler getireceği bilinmez. Herkes için ise en iyisini getirmesi tek dileğim.
Herkes gibi ben de her gelen günden umutluyum. Hakkımızda hayırlısı.
made in Ayşa (Ayşe Nur) saat 19:28 10 kişi ahkam kesmiş
neymiş: aşk, banadair, evlilik, evlilik teklifi, mutluluk, sevgi, yeni hayat, yeniyıl