31 Ağustos 2009 Pazartesi

Dilime Dolananlardan-2

Şebnem Ferah- Artık Kısa Cümleler Kuruyorum

Sizi bilmem, ama ben karar verdim.
Su gibi duru olup hep akmaya,
Başka sular tanıyıp, çoğalmaya,
Dalgalanmaya, taşmaya...

Son günlerde çok düşünür oldum,
Zor zamanları çabuk atlatır oldum.
Yalnız mıyım insanlar içinde?
Arkadaşlarım, aşklarım içimde.

Yara aldım bundan iki yıl önce,
Hiç susmadım, şarkı söyledim günlerce
Artık kısa cümleler kuruyorum,
Sevdiklerim, sevmediklerim yanımda.

Kabullendim herşeyi olduğu gibi.
Yola çıktım, yarınlara...
Son günlerde çok düşünür oldum,
Zor zamanları çabuk atlatır oldum.

Bakıyorum aynaya her gece,
İçim rahat, biraz yorgunum sadece.
Hayatıma giren herkese,
Yaşanmış her şeye
Teşekkürler büyüyorum sizinle
Teşekkürler, büyüyorum sizinle...

Ayrılık Rüzgarları Hat Safhada


Ne oldu anlamış değilim. 4 bir yandan ayrılık haberleri çalkalanıyor kulağıma. Noluyo bu millete!!

Bahar geliyor her yerde el ele çiftler, havada aşk kokusu mu ne var ya işte o aromadan. Sonra sonbahar geliyor, başlıyor herkes ayrılmaya. Aşk enerjisini ,güneş ısısından mı alıyodur nedir anlayamadım bu mevzuyu. İki saat kadar önce kız arkadaşımla konuştuk Msn'den. Mutlu Oldum Derken başlıklı yazımda zaten kısaca bu ilişkinin gidişatından ve ayrılığa doğru nasıl sürüklendiğinden bahsetmiştim. Son aldığım habere göre kız arkadaşım sevgilisinden ayrılmış. Hem de ne ayrılmak hakaretlerle, aşağılamalarla. İşler artık son raddine varınca birbirlerini karşılıklı Msn ve Facebook listelerinden silmişler. Arkadaşım "oh be kurtuldum!" havalarında ama eminim ki içi çok yanıyordur.

Yanmaz mı hiç! O kadar değer ver ve sev, sonra karşılığında gelişen olaylara bak!

Hadi bakalım sıkıysa birine güven de, yeni bir ilişkiye başla. Adamı resmen karşı cinsten soğutuyorlar yahu !?!?!?

30 Ağustos 2009 Pazar

Mimlemeceye Devam

Junkie sayfasında yanlızca beni mimlemiş sağolsun.  Mimin konusu ise "kendini nasıl tanımlarsın?" gibi bir şey. Haydi bakalım başlıyorum tanımlamaya.


Dostlarımın tabiriyle her daim hayatla dalga geçmeyi bilen, destekçi bulduğum sürece her türlü haltı yemeye hazır, çok iyi dert dinleyen, nasihat eden, deli dolu bi hatunum. Hayatlarında ben varsam, her daim yanında olduğumu bilirler.

Anneme göre hayatının anlamı, pasaklı, bir o kadar da bildiğinden şaşmaz, çenebaz ama en ağır basanı tam bir ana kuzusuyum.

Kendime göre ise;


Sevdiklerine fazlasıyla değer veren, onlar için elinden gelen herşeyi yapabilen biriyim de aynı zamanda. Her ne kadar her zaman verdiklerimin karşılığını alamasam da.


Fazla iyimserim. Asla bir şeyin olumsuz sonuçlanabileceği ihtimalini düşünmem, ucunda hayal kırıklığı yaşayabileceğimi bilsem dahi.


Mor beni en iyi ifade eder renk, lila da vazgeçilmezim. Özelliklerde mor çantalara karşı büyük bir zaafım var.


İdeallerime bağlıyım, ondandır ki lisenin tee en başından beri reklamcılık isteyip, şu an
idealim olan bölümde okumam.

Çok inatçıyım, haksız bile olsam, burnumun dikine giderim.


Dostlarımla olmayı da çok severim, ara sıra yanlız kalıp kafa dinlemeyi de.

Sinirlendimi gözüm hiç bir şeyi görmez, sesim kısılana kadar bağırır, orayı burayı tekmeler sonra da oramı buramı incitirim.

Son olarak tam bir koç kızıyım, öncü olmayı çok ama çoook severim.

Sıra beni mimlediğim blogcuda. Renkli kişiliğiyle yazılarını zevkle okuduğum , iki tane dövmesi olan kızı mimliyorum.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Abazasal Dialoglar


Kadınların malesef müzdarip olduğu dertlerden biri abazaların asılma, ayak üstü laf atma davranışları. İşte başıma gelen yada tanık olduğum 4 vukuat , devamını sizlerden bekliyorum ona göre.


Olay 1:

Yer: İnciraltı
Mekan: Çay bahçesi

Olay mahalinde arkadaşım Cemreyle semaverde çay söylemiştik ve İnciraltı'nın keyfini sürüyoduk. Cemre semaverden çayı dökerken yanlışıkla elime sıçrattı ve benim elim yandı. Tam o esnada tam dibimizde garson beliriverdi.

Garson : Eliniz acıdıysa hemen buz verebilirim.
Ben : Yok o kadar acımadı, ama genede sağol.
Garson : Müşterilerimizin canının yanmasını istemeyiz, özelliklede sizin ( bu ne demek lan , kendince beni ayrı kategoriye koymuş abazacan)
Ve gidene kadar 50 defaya yakın , eliniz geçti mi dedi

Olay 2

Kişiler gene ben ve Cemre
Yer: Kıbrıs şehitleri

Bu sefer döner yemeye gelmişiz, dönercide sıradayız. Lakin 40- 45 yaşlarındaki dönerci Cemreye yazıyo ayak üstü.

Dönerci : Sizin gibi güzel bir bayan buralarda yalnız olsun , ne kötü
Cemre: Ya evet öyle malesef
Dönerci : Ah ben bekar olacadım ki
Bizim suratımızda şok ifadesi, yanındaki çırak junior dönercide kıs kıs gülüyor.

Olay 3:

Balçova Kipadayız bu kez. Kış mevsimi, marketin içinde 2 çocuk takıldı peşimize. Muhabbete giriş cümlesi ise intahar sebebi.

Abaza 1 : Merhaba , bayanlar biz ıssız adam, tanışabilir miyiz?
Abaza 2 - O sırada bişey diyemiyo gülmekle meşgul çünkü

Olay 4:

Bu sefer olayın kahramanları Cemre ve ablası Başak
Beraber yürüyüş yaparken, peşlerine gene abazanın teki takılır.

Abaza: Merhaba bayaanlar, beraber yürüyebilir miyiz?
Başak : Tabii ki hayır
Abaza : Tamam o zaman , biz de koşarız. (ee yuh artık!)





28 Ağustos 2009 Cuma

Yaz Hiç Bitmesin



Takvimime göz atıyorum bugün ayın 28, Eylül'e 2 güncük kalmış. Halbuki o kadar da yazın hayalini kurmuştum, denize giricem diye heveslenmiş, yazlık tişörtlerimi, şortlarımı büyük hevesle yerleştirmiştim gardırobuma. Sadece bunlar değil. Çileğin, kirazın, incirin de hayalini kurmuştum bütün yaz. 3 ay ne de çabuk geçti anlamadan. Her sene olduğu gibi bu senede yaz tatilinden hevesimi alamadan. Güz sanki hüzünle eş değer gibi gelir bana oldum olası, yere düşen her yağmur damlası yere düşen gözyaşı gibi gelir. Bu işin masalsı kısmı tabi.
İşin gerçeği açılan okullar ve koca bir dönemin henüz daha yeni başlıyor olması. Hormonsuz çilek için aylarca beklemek, sabahın köründe kalkılan sabahlara hoş geldin demek, tatil günlerini hevesle takip etmeye başlamak, vizeler ve finallere geri sayım yapmak vs. Bir de her yazın sonunda o yaz yapmayı planladığım birçok şeyin çoğunu (okumak istediğim kitaplar, gidilmek istenen yerler, izlemek istediğim filmler) hala gerçekleştirememiş olmam.

Olsun varsın genede her şeye rağmen, Hoş geldin Sonbahar, yepyeni umutlarla

27 Ağustos 2009 Perşembe

Mim Siftahımı Yapmış Bulunuyorum!

Ben mim nedir nedir diye saf saf ortada dolanırken, sağolsun wmina | queen elisabeth beni bu konudan aydınlattı. Tüm verdiği bilgiler için sağolsun. Ve ilk siftahımı bana takdim etti. Ve elisabeth bana 7 maddede ilginçliğimi sormuş ben başlıyorum hemen yazmaya,

1- Babam ve Oğlum yada Beyaz Melek gibi filmlere gram gözyaşı dökmezken, Kemal Sunalın bazı filmlerine salya sümük ağlamam.
2- Tuvallete , cep telimdeki araba yarışını oynamaktan aldığım büyük zevk.
3- Bazen hiç giymiyeceğimi bildiğim kıyafetlere para verip, gardırobumda eskitmek.
4- Elektirikli süpürge sesine bayılmak (hatta bu sesin bana ninni gibi gelmesi)
5- Naftalin kokusuna bayılmak ve yastığın yanında naftalin meretini ayırmamak
6- Msnde milleti durmadan titretip sinir sistemlerinin sağlamlığını sınamak
7- 'Face in hole' gibi sitelerde kafamı başkasının vücuduna monta edip sonrada bu halimle eğlenmek


Eveeet,  ilk mim sınavımı verdim sanırım. Ben de sıradaki mimi arada beni unutmayıp bloguma uğrayan, yorum butonumu şenlendiren stickman'e ve kupa kızına devrediyorum. Hadi bakalım tuş edilmeyen klavye kalmasın.

Asiyim, Blog Yazarıyım , Anladın mı?

Şu blog olayına gireli beri (yaklaşık 3 aya yakın oluyor) bir çok bayan blog yazarının sayfasını gezdim, dolaştım.

Çoğunun blogunda en çok dikkatimi çeken şey, bloglarında asi bir havanın varlığı oldu. Siyah fon üzerine karalanmış beyaz yazılar, şizofrenik, psikopat, deli, melankoli, çatlak kelimeleri geçen blog site isimleri. Hatta bazılarında argo ve küfürlü sözcükler ve profillerinde bulunan yırtıcı bir foto.

"Recep İvedik'in agresifim , kompleksliyim, ekşi sözlük yazarıyım" felsefesini bloglarında var gücüyle yaşatmaya çalışan bu kadınlar, blog ortamında gerçekten farklı bir hava estiriyorlar. Gerçek hayatta kaçı böyle bilmiyorum ama onların yazılarını okumanın da ayrı bir zevkli olduğu kesin.


26 Ağustos 2009 Çarşamba

"Dost" Var, "Dostcuk" Var


Lisede hazırlıkta tanımış ve daha sonraki senelerde daha da artmıştı arkadaşlığımız. Her yere beraber gitmeye başlamış, paylaştıklarımız günden güne artar olmuştu.

Lise 2'ye geçtiğimizde ise aramızda su sızmıyordu. Biz artık arkadaş değil, sıkı birer dost olmuştuk onunla. Biribirimizde sabahlıyor, aynı yatakta sarılıp uyuyor, herşeyimizi herkesten önce birbirimizle paylaşıyorduk. Hatta bir zaman sonra yaşamımızdaki benzerliklere alışmış, "kaderdaş" lakabıyla seslenir olmuştuk birbirimize. Arkadaşlığımızı perçinlemek için internet sitesi bile açmıştık birlikte ve bu sitede dostluğumuzdan bahsetmiştik. Herkes takdir etmiş, imrenmişti dostluğumuzu. Bu daimi dostluk(!) taa ki biz ne zaman farklı üniversiteleri kazandık, işte o zamana kadar sürdü.

Sonra hayat onu İstanbula sürükledi, beni ise İzmire. Onun yeni arkadaşlıkları oldu, benim de ayrı. İşte o zaman benim yerimi bir başkası aldı ve tamamen unutuldum. İyice kopmuştu bağlantımız.

Geçen sene sömestr tatilinde Bandırma'dayken görüştük ve birbirimize sarıldık aradan sanki onca vakit geçmemiş gibi. Muhabbet ettik,dertleştik. Ama o çok değişmişti, samimiyetsizdi bana olan yakınlığı.

Ve anladım ki karşındaki insan senin boşluğunda yerine bir başkasını koyabiliyorsa artık, o insanda hiçbir yerin kalmıyormuş. Lise yıllıklarına yazılan "her zaman yanındayım " lafı kocaman bir fiyasko olabiliyormuş söyleyen kişiye göre.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Tee Newyork'ta Bir Dost


Liseden uzun zamandır görüşemediğim Pelin adlı arkadaşımla az önce Msn'de konuştuk. Konuşmayalı uzun süre olmuş ve konuşulacak konu çok, dedikodu ise boldu. Pelin Mersin'de Turizm Otelcilik'te okuyordu. Şimdi ise Newyork'ta "Work and Travel" denen organizasyonda staj yapıyormuş.

Nasıl özendim anlatamam. Mayısta gitmiş ve Eylül'e kadar ordaymış. Keşke dedim bende gidebilsem ve Erasmus'u (öğrenci değişim programı) ciddi ciddi düşünmeye başladım. Kamera açtık, karşılıklı konuştuk Pelinle. Pelin yine aynı Pelin'di ve lisede nasıl bıraktıysam aynı öyle duruyor karşımda. Konuştuğumuzda orada gündüzmüş ve bana camdan dışarısını gösterdi az da olsa böbürlenerek. Daha sonra ise "az sonra işe gideceğim" diyerek apar topar çıkmak zorunda kaldı Msn'den. Bir restauranta hosteslik yapıyormuş bir kaç aydır.

Kısacası, yıllarca arkadaşlık ettiğim bir kişinin uzun bir aradan sonra dünyanın diğer bir ucundan senelerin eskitemediği samimiyetiyle beni karşılaması oldukça ilginç ve bir o kadar da mutlu edici geldi bana.

Dilime Dolananlardan..


Öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor

23 Ağustos 2009 Pazar

Kuzucuğum İyi ki Doğdun


Üniversitede hazırlığa başladım ilk haftalarda tanıdım seni, ilk görüşte kanım ısındı sana, tabi seninde bana. O günden bugüne o kadar çok şey paylaştık ki seninle! Bu yüzdendir bırak konuşmayı, bakışlarımızdan bile birbirimizin ne anlatmak istediğini şıp diyerek anlamamız. Yeri geldi benim moralim bozuk oldu ve derdimi paylaşan sen vardın başucumda, yeri geldi sen darda kaldın ben koştum sana. Beraber ödev yaptık sabahladık, sabahlara kadar güldük, denizlerde huzur bulduk ve hayalere daldık. Ama en güzeli hep eğlenecek bir şeyler bulduk seninle birlikteyken. Moral kaynağım oldun en zor anımda. Gün geldi bizim dostluğumuz yetmedi annelerimizde sürükledik bu  arkadaşlığa. Her yere beraber gittik, İnciraltı meskenimiz oldu, hayatı dalgaya aldık , güldük eğlendik. Muhteşem bir arkadaşlığı paylaştık demek az kalır, daim bir dostluğu paylaştık seninle çok kısa bir süre zarfında.



Ve bugün ise birtanem, Cemremin nam-ı diğer "kuzucuğum"un doğum günü. Cemre bugün tam 21 yaşına bastı ve koskocaman kız oldu tatlım benim.


Umarım hep mutlu olursun ,hep yanaklarından o gamzeciklerin eksik olmaz. 


Her zaman hayatı dolu dolu yaşa tabi hayatının bir parçasında beni de tutarak.


Seni Seviyorum Canım Dostum Nice Senelere :)

21 Ağustos 2009 Cuma

Alışveriş Canavarlığına Soyunmak

Bu çantaya resmen dibim düştü, ama malesef çanta alma kontenjanımı fazlasıyla doldurduğumdan alamadım. Beğenenlere bu çanta, Wc Waikiki'de 25 tl.


Bu aralar canım sıkılıyo, rahat batıyor da denebilir. O kadar sıkıldım ki okul açılsa da gitsem der oldum. Havalar çok sıcak, yapacak bir şeyler de bulamıyorum evin içinde. Dört duvar üzerime geliyor. Arkadaşlarımsa yazlıkta. Ben ise İzmir'in nöbetini tutuyorum bu ara. Gerçi çok gezdin, yeter artık otur poponun üzerinde dediğinizi duyar gibiyim. Ama insanin gezdikçe gezesi geliyor. Örneğin dün Forum Bornova'ya gittim , İkea, Bershka, Wc Waikiki başta olmak üzere tüm dükkanları annemle talan ettik. Tüm dükkanlarda inanılmaz indirimler var. İzmir yaşayanlara bu aralar Forum Bornova'ya uğramaları şiddetle tavsiye edilir.



Bu aynayı da İkea'dan 4.5 tlye aldım
yatağımın yanına pek bir yakıştı
doğrusu

20 Ağustos 2009 Perşembe

Mutlu Oldum Derken

Geçen gün arkadaşımın başına gelenler bir kez daha düşünmeme neden oldu. Her zaman istediğini elde etmek insanı mutlu eder mi diye soramadan edemedim kendi kendime.

Olayı özetle geçmem gerekirse; en yakın kız arkadaşımın 2 senedir (hatta belki de daha fazla bir süredir) bizim okulda muhabbet ettiği ve aynı zamanda aşık olduğu bir çocuk vardı. Çocuk bizim okuldaydı ve bu sene mezun olmuştu. Bugüne kadar yadar yani 2 senedir , bu çocuk hep arkadaşıma umut veriyordu. Bir gün yakınlık gösterirken, ertesi gün yanında geçerken selam bile vermiyordu. Anlayacağınız , dengesiz dengesiz davranışlarda bulunuyordu. Ben de ona akıl verdim. Rahat bırak, üzerine fazla düşme gibilerinden. Çünkü şımartıyordu sürekli çocuğu. Çocuğun ise hep bir bahanesi vardı. Bir gün dersler, bir gün tezler...
Yani arkadaşımı ihmal etmek için her türlü bahane.

Ve mezun olduğunda gene arkadaşımla konuşmaya başladılar ve bir süre sonra çıkmaya başladılar. Canım arkadaşım çok mutluydu ve 2 yıldır hayalini kurduğu gün sonunda gelmişti. En önemlisi de aşkı artık karşılıklıydı.

İlişkilerinde 2-3 hafta güllük gülistanlıktı. Arkadaşım çok mutlu ve bulutların üzerindeydi adeta. Ancak bir süre sonra çocuk gene aynı tavırları sergilemeye başladı. Gene uzaklaşma, dengesiz davranışlar.

2 hafta önce mutlulukların doruğundaki arkadaşım bugün "ben bunları hakketmedim" diye üzülüyor ve onu görünce bende öyle tabii. Ona ben seni uyarmaştım diyemem de bu saaten sonra.

Ama anladım ki büyük hayaller ,büyük hayal kırıklıklarını getirebiliyor ardından. Karşıdaki kişiye değer verirken, aynı değeride karşıdan görmek gerekiyor en baştan itibaren. Aksi takdirde değişen hiç bir şey yok, karşıdan gelen tavırlar hep aynı. Aynı tas,aynı hamam.


12 Ağustos 2009 Çarşamba

Bandırma'ya Yolculuk

Bandırma'daydım 5 gündür ve çok özlemişim memleketimi. Doğduğum ve 18 senemi geçirdiğim yer ne de olsa. Gelenler bilirler. Çakma boğaz köprüsü ve surlarıyla küçük İstanbul tadındaki Bandırma.

Bu kez canım dostum Hande'de kaldım. Arkadaşımın kardeşinin sünnet düğününü yaptık, yorulduk ve koşuşturduk. (alışveriş ve kuaför telaşesi) Düğün telaşesi bittikten sonra da gezdik, film izledik, ve sonsuz geyik yaptık tabii. Özlemişim valla taşını toprağını memleketimin. En yakın zamanda tekrar gitmek dileğiyle.




6 Ağustos 2009 Perşembe

Fala İnanma Falsız da Kalma


2 gündür kuzenimde Çanakkale'de misafirlikteyim ve Mehtap ablamla gelenek haline gelmiş kahve falımıza bakıyoruz. Fala inanma falsız da kalma felsefesindeyiz. Maksat eğlenmek.

İşte kahve falına dair kalıplaşmış bir kaç dialog.

- hanene ay doğacak canım.-
- ayy doğamadı mı hala o ?
bi dakka...
- sana kabaran bişe var.
- nasıl yaa!! 
-yol değil mi o?
- 7 tane yol olursa nişan diyolar doğru mu?
- 7 felan değil de, adak çıkmış tatlım bişeye adak adamışsınız demek ki.
- yok adak felan ne ki acaba?
- bi haber var sen de bekliyorsun ama daha zamanı var iyi olcak merak etme...

tabak:
-hanene ay doğmuş, evden biri çıkıyor, dilek tut!
- tuttum!
-tamam bırak ahahah
- iğrençsin
-dileğin hızlıca oluyor git yıka da çıksın hadi!


1 Ağustos 2009 Cumartesi

Altınoluk'tan Bildiri-Yorum


Şu anki yazımı internet cafeden yazıyorum. Bilindik ortamlar çoluk çombak doluşmuş ve Conter mıdır nedir o zımbırtıdan oynuyorlar. 1 haftaya yakındır burdayım ama bu süre bile İzmir'i özlememe yetti de arttı bile.

Şimdilik herşey iyi gidiyor. Denizin soğuğu ve sahildeki ayağımıza batan çakıl taşlarını saymassak tabii.

Halam buradaydı ve dün gitti. Yaşlı insanlarla aynı çatı altına girmeye gör şikayetleri hiç bitmiyor yahu! Denize soğuk, havaya sıcak, evin yerine tenha... Her şeye bir kulp takıyor. Yıldırdı 2 günde. Ama yapacak birşey yok.

Bir de komşunun veledi var. Her Allahın günü bizde sağolsun, kafamızı şişiriyor ve evi birbirine katıyor falan. Neyse tatil her şeye rağmen güzel deyip geçmek en iyisi. Her şeye ve herkese rağmen.