30 Nisan 2012 Pazartesi

Popüler Kültür Bana Göre Değilsin

Okulun bu seneki bahar şenliğinde Atiye geliyormuş. Okul halkı durumdan epey bir memnun. Ama birçoğu Murat Boz, Murat Dalkılıç, Soner Sarıkaya, Serdar Ortaç, Hande Yener falan gelseydi keşke diye üzülüyorlar. Demet Akalın demiyorum çünkü kendisi geçtiğimiz senelerde yoğun istek üzerine gelmişti zaten. Dinleyene elbette saygı duyarım ama hiçbir zaman clubber gençlik ruh halinde olamadım. Özel okulun verdiği bir durum da olabilir tabi. Gençsin bir Şebnem Ferah, Teoman vesaire dinle yani.

Eski pop müzikleri seviyorum o ayrı. 2000'lerden itibaren ise çoğu pop şarkısı sanki önceden tutan tek bir şarkının sağ soldan sündürülmüş veya melodisi aynı kalarak sözleri farklılaştırılmış hali gibi. Popüler şarkılar günlük gibi, yarını yok. Tüket, at.  Ama eski şarkılar öyle mi ya. Ajda Pekkan, Sertap Erener, İzel, Çelik, Sezen Aksu, Ayşegül Aldinç ne parçalar yapmışlar hala dinlenen. 20 yıl sonra hiç kimsenin Demet Akalın şarkılarından birini açıp 'hey gidi eskiler' diyebileceğini hiç sanmıyorum.

Keza diziler ve filmler de öyle. Yerli film çok var ama kaçı sinemaya gidip izlenmeye ya da dvd'sini alıp izlenmeye değer. Recep İvedik'ten sonra mı böyle kolaya kaçar olduk bilemiyorum. Beni uzun zamandır yerli filme gitmedim, iki gün sonra televizyonda çıkacak nasıl olsa diyerek.  

Dizilerde ise durum daha vahim. Hemen hemen hepsi ya roman ya da yabancı dizi uyarlaması. Hemen hemen reytingli dizilerinin çoğundaki konu ise ensest ilişkiler, ihanetler, baldız baldan tatlıdır vesaire üzerine. Bir de absürd diye çıkan dizi türü var ki ona ben bir türlü ısınamadım. Sevenler çok tabi.

İşin özeti popüler kültür sanırım bana göre değil. Popüleritesi düşsün kimse almasın belki o zaman alırım, izlerim, okurum, dinlerim.



 

23 Nisan 2012 Pazartesi

İnsan Profilleri Volume 1 / PİKNİK



Bu senenin piknik siftahını yapmış bulundum bugün. Çocukluğumdaki piknikler neyse hala o. Piknik kültürü, hiç ama hiç değişmiyor. Sadece gitmek olmaz tabi bir şeylerde karalamak gerek dedim ve senelerdir alışılagelmiş piknik aile ve insan profillerini analiz ettim.


Çekirdek Aileler
Aralarında az yaş farkı olan bir kız bir de erkek evlattan oluşan bir çekirdek aile ve bir adet nineden oluşan topluluklardır. Nine genelde hava alsın diye ya da torunlara göz kulak olsun diye gelmiştir.

Çöpsüz Üzümler
Beraber gelmiş yeni evliler. Bunlar arasında hamile olanlan kadınlar da mevcut olabilir. Bu kadınlar yeni evliliğin verdiği şevkle salata malzemelerini yıkamayı bile bir küçük mutluluk haline getirirler. Çiftlerin favori oyunu karşılıklı tavla ve okey çevirmek ve top oynamaktır.

Cümbür cemaat gelenler
Gerek sülale ile gerekse konu komşu toplayarak gelen kalabalıklardır. Piknik alanını en zor terkeden gruplardandır. Voleybol, yakar top, istop ve ip atlamaca gibi çeşitli etkinliklerde bulunurlar. Oyun sırasında yaşına baksan yok artık bundan o ses çıkmaz diyeceğin orta yaşı geçkin kadınların kahkaları sarar ortalığı bir de çocuk çığırmaları vardır ki kafa şişirir. Piknik dönüşü ise kim kimin arabasına binsin kim kimi bıraksın muhabbeti de uzunca bir sürelerini kapsar.

Pala Amcalar
Mekana sakatatlar ve rakılarıyla teşrif etmiş kelli felli yaşını başını almış amcalardır bunlar. Bu amcalar günler öncesi piknik yapmanın (piyizin) hayalini kuran amcalardır. Aralarında mangaldan en iyi anlayan bulunur, o bu işlerin alaylısıdır. Yemek yedikten sonra ise pişpirik oyunları vazgeçilmezlerindendir.

Aklıma ilk gelenler bunlar, var mı arttıran?


17 Nisan 2012 Salı

Kimlik Bunalımı Yaşıyorum


























Pazartesi proje dersi ve tam gün okulda olma zorunluluğu, Salı ve Çarşamba öğleden sonra olmak suretiyle 2 gün okul hayatı. Perşembe, Cuma tam gün gerekiyorsa Cumartesi de iş hayatı. Geri kalan vakitlerde ise bitirme projesi. Haftanın 3 günü öğretmenlerin hala çocuk olarak gördükleri öğrenci modundayken ve de etrafımda sadece yaşıtlarım olan okul arkadaşlarım varken, Perşembe ve Cuma günleri çoğunlukla benden yaşça büyük olan ve belli bir süre iş hayatında bulunmuş ve bulunmaya da devam eden iş arkadaşlarım var. Bir yandan son söz öğretmenlerin diğer diğer yanda ise yönetici ve patronların. Daha önce de stajyer olarak üç kez çalıştım ama bu kez hem okulu hem stajyerliği aynı koltuğa koyunca epey bir enteresan durdu yani.

Yanlış anlaşılmasın hayıflandığım falan yok. Sadece ilk haftaların getirdiği oryantasyon süreci benimkisi. Diğer bir yandan geçtiğimiz 2 hafta içerisinde birçok deneyim kazandım diyebilirim. Şu an için iş hayatında bir adım öndeyim. Birçok panel ve seminerlere katılıyor, iletişim sektörü hatta ve hatta diğer sektörlerden de farklı insanlarla tanışma olanağı buluyor, her gün yeni bir sosyal medya aracını daha yakından tanıyorum. En önemlisi de iş ortamının tadına varıyorum. Gelecek günler ne getirir bilinmez ama ben sadece farklı olabilmek adına bugüne kadar yaptıklarımın bir şekilde karşılığını bulmasını istiyorum herkes gibi.

Bu aralarsa Monocache markasının Facebook ve Blog sayfasında hesabında bende ara ara yazmaya başladım. (Reklamcılık okuyan birinin reklam yapıyor olmasını yadırgamazsınız umarım.) Monocache seveceğinize inandığım tarz sahibi bir marka. Dilerseniz sayfalara mutlaka beklerim. Bir sonraki postta görüşmek üzere ayrıca öperim.


10 Nisan 2012 Salı

Giyme de Yanında Yat

Sofigo markasını hiç duydun mu? Sofigo bir online giyim ve aksesuar alışveriş sitesi. Eee yığınla böyle site var dediğini duyar gibiyim. Ama markanın özelliği sadece bundan ibaret değil. Sitesinde Sofigo tasarımcıların elinden çıkan sayılı tasarımlar yer alıyor. Sofigo markası size kolay kolay pişti olmayacağınız farklı alternatifler sunuyor. Ayrıca sitede vücut tipine göre de giyim önerileri yer alıyor. Vücuduma ne giysem, kusurlarımı nasıl örtsem diye yakınanlara müthiş öneriler de yer alıyor.
Markanın bu aralarda sosyal ağlarda sürdürdüğü bir kampanya da var ki giyme de yanında yat. İzmir'de moda trendlerini belirleyen sayılı moda bloggerlarından FashiONözge sitesinde Sofigo'nun kampanyasından bahsediyor ve ödülü veriyor. Yapman gereken gayet basit. Özge'nin blogundaki şartları gerçekleştirmek ve fotoğraftaki ceketin sahibesi olma şansını yakalamak.
Kampanya şartlarını okumak ve başvuru için Özge'nin bloguna hemen bir tık
Sofigo neymiş bir onu öğrenelim diyenlere bir tık
Facebook ve Twitter sayfasında markanın ürünlerine göz atmak için bir tık tık



6 Nisan 2012 Cuma

1 Film 1 Kitap

Geçtiğimiz haftalarda Medya Analizi dersi kapsamında '9' filmini izledik sınıfça. Türk yapımı olan filmde Ozan Güven'in yanısıra, Ali Poyrazoğlu, Serra Yılmaz gibi oyuncular da oynuyor. Konusu itibariyle oldukça farklı bir film denebilir. Bir kenar mahallesinde gerçekleşen bir cinayetin perde arkasını konu alan hayli enteresan bir film. Her ne kadar filmin atmosferi insanı buhrana soksa da konusu epey bir ilgimi çekti. Filmin Altın Portakal'da da ödül aldığını ise sonradan öğrendim. Yerli ve polisiye türü film sevenlere tavsiye edebilirim bu filmi.


Aynı hafta içerisinde Ayşe Kulin'in 'Gizli Anların Yolcusu' adlı kitabının konusu da dikkatimi çeken bir diğer şey oldu. Ayşe Kulin son romanında çok farklı bir aşk ilişkisini ele almış. Gerek kitap kapağı tasarımı gerekse içeriği bugüne kadar yazdığı kitaplar arasındaki oldukça marjinal geldi bana. Ayrıca kapak tasarım ve hikaye içinde sık sık yer verilen marka yerleştirmeleri Milenyum serisini anımsattı. Okumak isteyenler için içeriğinden bahsetmiyeceğim ama sosyal medyada kitapla ilgili hayli farklı yorumlar var. Hatta kitap konusu bazı kişilerce epey bir tepki almış.

Aslında '9' filminin konusuyla Ayşe Kulin'in 'Gizli Anların Yolcusu' kitabının bazı yönleriyle hayli benziyor. İkisi de Türk toplumuda tabu haline gelmiş konuları ele alıyor. Henüz kitabı ve filmi izlemeyenler için fazla renk veremesem de alternatif arayanlara iki farklı öneri olarak sunabilirim.