Okulların açıldığı şu günlerde herkeste bir okul telaşı. Bir yanda okula yollarına erken yaşlarda dökülmek zorunda olan bebe yaşındaki çocuklar, diğer yandaysa okulun açılmasına geçici olarak heveslenen ve iki ay sonra okulun gene tatile girmesini iple çekecek öğrenciler var.
Okul hayatını bitirmiş biri olarak okuldan geriye anılar kaldı diyebilirim. Ama en keyif aldığım ilkokul ve ortaokul döneminde yaşadığım öğrencilikti. Okul telaşı denilince aklıma gelenler kap kokusu, çeşit çeşit renkli kalem kutuları, alınacak defter listesi, kaba uygun olarak bin bir itinayla alınan defter etiketleri, arı mayalı silgiler...
Okul kitapları benim gibi yeteneksizsen babaya kaplatılır, etiketlerdeki ad kısmına her seferinde yanlışıkla tükenmez kalemle soyad da yazılır ve farkedilince de bundan derin bir pişmanlık duyulur.
Okul kitaplarının daha dağıtılmadığı günler olduğu için kırtasiye kırtasiye gezip ders kitabı aramak da diğer aklıma gelenlerden. Sınıftaki tüm öğrencilerin ders kitapları tamamlanana kadar haftalarca tam anlamıyla ders işlenemeyecek olması da o dönemler biz öğrenciler için ekmeğimize sürülen yağ mahiyetindeydi.
Ben hiç bir zaman itinalı bir öğrenci olamadım. İlkokul bire giderken okul çıkışı okul çantamı sırada unutup sonra almak için sınıfa geri dönmemden bu alışkanlığın ne kadar eskilere dayandığını varın sizin anlayın. Belki de sebebi bilinç altımda yatan kendimden büyük olan okul çantamı sırtımda taşımama isteğiydi.
Yazımsa hiç bir zaman güzel olmadı, hoş hala da güzel yazamam. Defterlerim ise bakkal defteri benzetmesine maruz kalmıştır hep. İçine kıvrılan defter sayfaları ise diğer bir çileydi benim için. Annem ise derdime çare olarak ütülerdi sayfa kenarlarını hiç üşenmeden. Bir hafta sonra aynı hale gelirlerdi orası da ayrı.
Şimdi okuyan öğrencilere bakıyorum da aynı heyecanları onlarda yaşıyorlar mıdır merak ediyorum. Gerçi orta okul dönemlerimde bilgisayarın evlere henüz yeni yeni girmeye başladığını düşünürsek kağıt kalemin beni o dönem bu kadar heyecanlandırmasına şaşırmamak gerek. Şimdiki çocukların önünde laptop, netbook hatta ipad'ler, PS3'ler varken, kağıda kaleme karşı bu kadar heyecan duyuyorlar mıdır acaba.
Kısacası, ben de benim dönemim ve öncesinde ilkokul dönemini yaşayan herkes gibi o günleri hatırladıkça dalıp gidiyorum. 90'lar da öğrenci olmanın tadı bir başkaydı. Özlenesiydi...
11 kişi ahkam kesmiş:
Utu kismi haric hepsini hatirliyorum ve ozluyorum.
Ama sayfa kenarlarini utulemek neden aklima gelmemis, hayret... Cok iyi fikir, keske biri soyleseydi o zaman :)
Bu yazınızı anneme okuttum, gözleri doldu :)) O da defterlerini ütülermiş vakt-i zamanında... "Şimdi neredeeee..." diyor. Haklı da... Defterin kenarı mı büküldü, 'at yenisini al' çağındayız, deli gibi tüketiyoruz maalesef... :(((
Düş Kızı, annene çok selamlarımı ilet. Eskilerden bir başkaydı ya. O kadar tüketimi entegre olmuşuz ki elimizdekileri değerlendirmek aklımızın ucundan dahi geçmiyor malesef.
Ne güzel anlatmışsın Ayşa , beni de ilkokul yıllarıma geri götürdün ! Teşekkürler ;)
merhaba bloğunuz çok güzel izleyicinizim bende sizi bloğuma beklerim beğenirseniz izleyicim olmanızı da isterim hoşçakalın:)
http://suslupuslublog.blogspot.com/
ya süpersin ilkokul zamanıma döndüm bloğuna bayıldım bana da beklerim www.gecekiyafeti.com
bazende halı altına koyardık defterlerimizi düzelsin diye :)))beni de siyah önlüklü günlerime götürdünüz teşekkürler:)))
Yazımı beğenen herkese çok teşekkürler. Sizleri çocukluğunuza götürebildiysem ne mutlu bana. :)
Yazımı beğenen herkese çok teşekkürler. Sizleri çocukluğunuza götürebildiysem ne mutlu bana. :)
Mükemmel özetlemişsin ... Ütünün yanı sıra kalem uçlarını bıçakla düzeltirdik . Ders kitabı olmayanlar sagdan soldan bakardık.hep nefret ederdim ödevini tam yapıp gelenlere nedense bi ben unuturdum.
Ayşacım nasılda güzel yazmışsın..Evet bende o defter kıvrımlarını ütüleyen nesildenim..Beni öğrencilik yıllarıma götürdün..Şimdi çocuklarımız tüketim canavarı oldu..Blogun çok hoş,yazılarına bayıldım..sevgiler nurşen..nurlumutfakta.blogspot.com
Yorum Gönder