Yazın kitap okumaktan sonra yapılabilecek en güzel etkinlik film izlemektir. Favori yerli diziler sezon finaline girer. Televizyonda da izlemeye değer hiç bir şey kalmaz.
Ben de şu aralar boş zamanlarımı film izleyerek değerlendirenlerdenim. Bu yazıda sizlere tam yaz dönemine yakışır, çerezlik filmler tavsiye edeceğim. Çerezlik diyorum çünkü izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak ve film sürerken kaç dakika kalmış diye bakmaya fırsatınız bile olmayacak. Aslında etkilendiğim ve bahsetmek istediğim öyle çok film var ki. Muhtemelen bu yazının devamı da gelecek...
The Holiday (Tatil) geçenlerde izlediğim ve oldukça beğendiğim filmler arasında. İki birbirinden farklı kadının hayatlarını, ev değişimi konusunda uzmanlaşmış bir web sitesi sayesinde (ülke, ev ve eşyalar) geçici olarak değiş tokuş etmesini konu alan filmin konusu bir hayli ilginç. Bir yandan dünyaca ünlü filmlere fragman hazırlayan şirketin sahibi olan, kıyafet gibi sevgili değiştiren, şımarık bir hayata sahip Amanda (Cameron Diaz), diğer yanda İngiltere'de mütavazi bir hayat süren, hayatının büyük bir kısmını eski sevgilisini platonik olarak sevmeye adamış Iris (Kate Winslet). Filmin sürpriz yakışıklısı ise Jude Law.
Big Fish ise fantastik konusuyla ilgimi çeken diğer bir film. Film ana karakteri Williams ve babası arasındaki ilişkiyi konu alıyor. Babasının başından geçenler, Williams'ın hayal dünyası ile hayat buluyor kısaca. Filmde en çok etkilendiğim sahnelerden biri sirk sahnesiydi. Sirkte gösteride gördüğü bir kıza aşık olan Williams kızın izini kalabalıkta kaybediyor. Sirkin sahibi ise kızı tanıdığını söylüyor ve kıza dair vereceği her bilgi için Williams'ın sirkte ona hizmet etmesini istiyor. Williams'ın kızın adını öğrenmesi toplamda 9 yılını alıyor ama o zamana kadar da hiç geri adım atmıyor. Parçalanmak pahasına hayvaları doyuruyor, dışkılarını temizliyor. Özetle gerçekte böyle bir aşık var mı dedirtiyor. Filmden diğer ilginç bir kare ise Williams'ın ormanda gezerken küçük bir kasabaya denk gelmesi. Kasabada herkes çıplak ayakla geziyor. Çünkü kasabada tüm ayakkabıları alıkoyan ufak bir kız var. Neyse daha fazla tüyo vermeyeyim, mutlaka izleyin derim.
Coco Before Chanel'ın da moda meraklılarının hoşuna gidecek bir film olduğunu düşünüyorum. Film adından da anlaşılacağı gibi Chanel markasının yaratıcısı Coco Chanel'ın hayatını konu alıyor. Yetiştirme yurdu ve terzilikten (ve bazende kabarede ikinci iş olarak şarkıcılık) moda ikonu olmaya giden yolculuğu konu alıyor. Benim gibi sade ve feminen giyim tarzını hoş bulanlar için film tam bir moda şöleni.
Son olarak My Name is Khan. Hint filmi denince akla filmin yarısını kaplayan Hint dansları gelse de bu film diğerlerinden oldukça farklı. Rızvan adını taşıyan ve Müslüman inanışa sahip bir gencin hayatını konu alıyor. Rızvan Asperger (otizm benzeri) adı verilen bir rahatsızlığa sahip. Annesini kaybettikten sonra Amerika'ya abisinin yanına hayatını kazanmak için gidiyor. Orada ise bir oğlu olan ve Hindu bir kuaför kadına aşık oluyor ve evleniyor. Evliliklerinde din ve inanç farklılıkları hiç problem teşkil etmezken, 11 Eylül saldırısı hayatları tamamen değiştiriyor. Evlendikten sonra soyadı Khan olarak değişen üvey oğlu, müslüman olduğu için terörist olarak suçlanarak, öldürülüyor. Ve asıl can alıcı olaylar da bundan sonra başlıyor. İzledikten sonra uzun süre etkisinden çıkamadığım bir filmdi. Bir baş yapıt diyebilirim.
Özetle, tavsiye ettiğim filmler şimdilik bunlar. Aralarında izlemediğiniz varsa mutlaka izleyin derim. Eminim bugüne kadar neden izlemedim diye hayıflanacaksınız. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
30 Temmuz 2013 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 kişi ahkam kesmiş:
Film izlemek için alternatif arayanlara faydalı bir post olmuş :)Bloğunu takibe aldım canım bana da beklerim.İstanbuldaki farklı mekan ve lezzetlerle ilgili paylaşım yapıyorum.Sevgiler..
Bloguna yakın zamanda ziyaret edeceğim. :) Benden de sevgiler.
Yorum Gönder