Meşakkatli yolculuğumuzun ardından nihayet İstanbul'a varmıştık. Vapurun sallantılarının etkisinden olacak, bedenimiz iskeleye varmış olsa da beynimiz hala vapurdaydı ve hala sallanıyordu. İlk istikametimiz metroyla Taksim'e gitmek oldu. Metroya bindiğimiz andan itibaren ise birçok kişinin bakışlarını üzerimizde hissetmeye başladık. Ne yazık ki İstanbul'da böyle bir durum var. İnsanların (özellikle de erkeklerin demeye bilmem gerek var mı) tuhaf bakışlarıyla karşılaşabiliyorsun. İçten içe ayar olup ters ters baksan da daha fazla elden bir şey gelmiyor tabi. Gurbet eldesin, susuyorsun ve oturuyorsun.
Metroyla yolculuğumuzun ardından Taksim'e vardık. Tabii bir yere oturmadan önce İstiklal Caddesi'nin başında durarak gelip geçen birbirinden enteresan tipleri tahlil etmeden duramadık. Baktık ki artık yorgunluktan ve açlıktan tansiyonumuz düşmeye başladı, hemen kendimizi restaurantlardan birine attık. Aç karnımız doyurduktan (ki öğrencilikten yeni çıkmayız, gün içerisinde tok olarak gezme süremiz oldukça az) sonra arkasından türk kahvelerimizi yuvarladık. Tokluğun verdiği rehavetle bu kez uykumuz geldi. Gene kısa bir metro yolculuğunun ardından kendimizi öğrenci evine zor attık.
O akşam bütün gece henüz almadığımız ödülün geyiklerini çevirdik durduk. Kesin ödül alacak mıydık, sahnede nerede duracaktık, ödül aldığımızı öğrendiğimizde nasıl şaşırma yüz ifadesi yapacaktık ve de en önemlisi sahnede yüksek topuklu ayakkabılarımızın üzerinde saatlerce nasıl duracaktık! Ertesi gün ise paniğimiz artarak devam etti. Önce makyaj için ayna sırası (tek bir aynaya 4 hatunuz kolay değil), ardından oje sürme merasimi, saç maşası ve düzleştiricisiyle yaz sıcağında saç yapma telaşesi ve son olarak ayakkabı üzerinde durma denemeleri. Her gün bir kokteyl, bir kutlamaya giden kadınlara daha bir hayran oldum o gün, her gün bu kadar telaşeye nasıl ayak uydurur ki insan.
Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra ise hocalarla buluşmak için hocaların kaldığı otele gitmemize gelmişti sıra. Gidebileceğimiz yere en yakın taşıma aracı taksi olduğundan tercihimizi taksiden yana kullandık. Taksici de bizim kına gecesi sonrası düğün öncesi hallerimizi görünce nikaha falan gittiğimizi düşündü yazık. Ardından otele gitmek istediğimizi söyleyince bu kez bize yadırgar gibi baktı. (Bizi ne sandı ve kafasında ne senaryolar yazdı düşünmek bile istemiyorum) Bizde mecburen açıklamak zorunda kaldık. Ama asıl muhabbet yarışma ödül törenimize gittiğimizi ve İzmir'den gelen öğrenciler olduğumuzu söylememizle başladı. Bizim çakal taksici köyden şehre inen minik cıbbırlara yani bize küçük çaplı İstanbul turunu yaptırmaya kafasına koymuştu artık. İstanbul'da daha önce staj yapanlarımız İstanbul'u biliyormuş ayağına yatsa da gene yolumuz uzadı.O esnada ben ise şoför yanına oturma durumunda kalmış bir kurban olarak, yol boyunca taksi şoförünün çok acıklı hayat hikayesini dinlemek mecburiyetinde kaldım.
Ardından neler mi oldu devamı diğer yazı da. (Arkası yarın trt radyo programları gibi oldu ama finale az kaldı, bekleyin!)
Hikayenin önceki bölümleri:
Yola Çıkış / Ödül Macerası Part 1
3 kişi ahkam kesmiş:
Şaşırmış gibi yapmak da zor hani, taksici biraz talihsizlik gibi olmuş ama genel olarak eğlenmişsiniz sanırım.
Yazı çok keyifliydi, devamını bekliyorum :)
Çok teşekkürler, devamı en yakın zamanda gelecek.
Fantastic goods from yοu, man. I've understand your stuff previous to and you are just extremely wonderful. I actually like what you've асquired hеre, certainly like what you are saying and the way in ωhich you say it.
You make it entertaining and уou still take care of
to keeρ іt wise. I can't wait to read much more from you. This is actually a great web site.
my web page - Get wordpress Plugin
Yorum Gönder