23 Aralık 2013 Pazartesi

Bollywood Candır


İki yıl öncesine kadar bırakın Bollywood'u, Hint filmlerinin sağlam içeriği ve alıp götüren konuları hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Ta ki iki yıl önce internette dolanırken büyük methini duyduğum 'Three Idiots' filmine kadar. Amir Khan gerçeğiyle de işte o zaman tanıştım. Hollywood'un çiğ sarısı Brad Pitt, Leonardo Di Caprio'sundan sonra Amir Khan bana tam bir ilah gibi geldi. Hint filmlerinde tek tip erkeklerinin yanında Amir Khan tip, mimik ve oyunculuğu ile epey bir fark atmıştı benim gözümde. Diğer yanda böyle bir oyunculuğu bugüne dek nasıl atlamışım diyerek epey de bir hayıflandım. İnsan karizma güler de karizma da ağlar mı arkadaş diye sordum kendime. En son lisede bırakmıştım şarkıcıya, rock gruplarına ve oyunculara uzaktan uzağa saçma platonik aşklara tutulmayı. Ergenlik günlerime geri döndüm o an. İşte hint filmlerine merak sarmamım da en önemli etkenidir kendisi. Zaten dünya çapında haddinden fazla bir hayran kitlesi mevcut. 'Three Idiots' filminin ardından Amir Khan'ın diğer filmlerine merak sardım. 

Fanaa ise beni etkileyen ikinci hint filmi oldu. Takip edenler bilir, hint filmleri film süresi olarak Hollywood'u ikiye bazen de üçe katlar. İşte bu filmde üç saat boyunca duygudan duyguya sürüklüyordu insanı. Bir yanda kör bir kız diğer yanda onun kalbini kazanan yakışıklı bir tur rehberi. Her ne kadar film baştan itibaren bir yeşilçam havası taşısa da ardından film tam bir aksiyona dönüşüyor. İzlemeyenler için filmin devamını söylemeyeceğim.  Sadece Amir Khan filmleri değil tabii, bir de Shahrukh Khan filmleri var. (Khan soyadı Hint müslümanlarında çok yaygın) Daha önce blogumda 'My Name is Khan' adlı filminden bahsetmiştim. 

Hint filmlerinin neden bu kadar benimsendiğine gelince; bence bugüne dek atlanmış konuları işlemesi. Kuaför kızdan, asperger hastası gencin hayatına kadar es geçilen kişileri ve hayatları ele alması. Dekolte vermeden de çekici olan bilen büyük kara gözlü, köfte dudaklı hint kadınları, çirkinlikle çekicilik arasında gidip gelen hint erkekleri... Yanısıra sadece ritm dolu müzikal ve kuru aşk hikayelerinden değil, mesaj verme kaygısı da taşıması. Toplumsal sorunlara değinmesi. Zaten hint film jönlerinin film senaryolarında toplum kahramanı haline getirilmesi biraz da onları fenomen haline getirmiyor mu.

Geçtiğimiz günlerde ise methini çok duyduğum 'Pi'nin Yaşamı' filmini izledim. Amerikan yapımı olan film, hintli bir aileyi konu alıyor. Hayvanat bahçesi sahibi olan hintli bir ailenin ekonomik durumlarının bozulmasıyla Kanada'ya taşınmaya karar vermeleri ve hayvanları da alarak büyük bir gemiyle varacakları ülkeye doğru yola çıkmalarıyla başlıyor hikaye. Ardından fırtına sonucu geminin batması ve bu çekirdek ailenin küçük oğlu Pi'nın bir filikayla batan gemiden kurtulmasını ele alıyor. Gene aynı filika da batan gemiden kaçarak kurtulan Bengal kaplanı, (Richard Parker) sırtlan, orangutan var. Nuh'un gemisi tadında bir hikaye denebilir ancak bozan yırtıcı hayvan olan kaplanla aynı filikada hayatta kalabilme hikayesi asıl filmin konusu. Bu yönüyle Tom Hanks'in başrolde oynadığı 'Cast Away' filmini anımsattı bana. İzlenmeden idrak edilemeyecek çok farklı bir hikaye. En çok etkilendiğim filmlerin arasına çoktan girdi bile.

Özetle, Amerikan, Fransız ve İspanyol filmlerinin yanında Bollywood filmleri de es geçilecek türden değil. Henüz tadına varmayanlara şiddetle tavsiye edilir.


0 kişi ahkam kesmiş: